ATİNA’NIN SAYFİYE KASABASI
PORTO RAFTİ
Niso Morhayim
Covid19’la mücadele ile geçen 2020 yılının ardından 2021 Ocak ayında yaz ayları için seyahat programlamaya başladık. Seyahat hayal etmekle başlar .Hayal etmek için bol bol vaktimiz olmuştu. Hem Pandemi den dolayı Viyana’da doğumuna şahit olamadığım ikinci torunumu görebilecek hem de 2019 senesinde tadı damağımızda kalan Porto Rafti seyahatinin heyecanı tüm benliğimizi sarmaya başlamıştı.
Porto Rafti neresi görülmeye değer mi derseniz, özellikle yaz kalabalığından kaçmak ve gerçek bir yerel Yunan sayfiye yaşantısını deneyimlemek istiyorsanız ziyaret etmeye değer. Plajlar harika, yemekler mükemmel ve Atina’ya arabayla sadece 20 dakika uzaklıkta.
Ocak ayında Viyana da yaşayan oğlum torunlar ve bizim için Airbnb üzerinden ağustos ayı için 1 aylık iki ev kiraladık.
Mayıs ayında vakaların artması ve göçmen sorunlarından dolayı, seyahat başlangıcını planladığımız 3 Ağustos tarihine kadar Yunanistan’la tamamen sınırlarımız kapandı. Seyahatimizin bir gün öncesinde irtibata geçtiğimiz Yunanistan Edirne konsolosluğundaki görevli İpsala sınır kapısının halen kapalı olduğunu, Edirne Pazarkule Yunanistan sınırından AB pasaportlarımızla giriş yapabileceğimizi söyledi. Kendi aracımızla Pazarkule ye vardığımızda sınırın kapalı olduğunu gördük. Gümrük memurları Mayıs ayından beri hiçbir aracın geçiş yapmadığı bilgisini, ikamet ve araç plakasından dolayı Yunanistan gümrüğünün bize de izin vermeyeceklerini öne sürerek başta geçişimize izin vermediler. Konsoloslukla son 24 saat içinde görüştüğümüzü ve AB pasaportlulara geçişin yeni açıldığı için bize bu yolun önerildiğini söylediğimizde. Yunanistan tarafında şansımızı denememiz için işlemlerimizi yaptılar.
Pazarkule Türkiye Kipi Yunanistan geçişinde her iki yönde de hiçbir araç yoktu ve tek araç bizimkiydi. Kipi sınır kapısında uzun zamandır hiçbir araç geçişi olmadığından gümrük görevlilerinin gelmesini bekledik. Tüm evraklar ve covid test raporlarinin kontrolunden sonra geçişimize izin verdiler. Sınır kapısında yapılan rapid testi sonucunu beklememize gerek olmadığı, pozitif çıkmamız durumunda telefonumuza mesaj geleceği ve kendimizi bir noktada karantina altına almamız gerektiği söylendi. Hedefimize daha 1000 kilometre yolumuz vardı. 2 gün öncesine kadar iptal aşamasında olan seyahatimiz nihayet başlamıştı. Otobana girdiğimizde önümüzde arkamızda pek bir araç olmadığını fark ettik. Arabamızın içindeki klima sayesinde konforlu bir seyahat yaparken dışarıdaki sıcaklık 44- 45 dereceydi. Egnatia otobanının Dedeağaçtan yaklaşık Selanik’e kadar olan kısmında hiçbir benzin istasyonu veya mola yeri mevcut değil .Sadece tuvalet ve bir iki bankı olan gidip kullanabileceğiniz girintiler var. Dört saatlik bir sürüşün ardından molada arabadan çıktığımızda sıcaktan nefes almakta zorlandık.. Mola sonrası yolumuza devam ederken birden arabanın içini alarm sesi kapladı. Kısa üren paniğin ardından alarm sesinin arabadan değil telefondan geldiğini fark ettik. Mobil telefonumuzdaki acil uyarı sistemi seyahat ettiğimiz yönde yangınların olduğu ve talimatları uyarak gerekirse güzergahımızı değiştirmemiz gerektiğini söylüyordu. Öğleden sonra yolu iki güne yaymak için bir gece konaklayacağımız Olympos Pantheon oteline vardık. Otelimiz Olimpos dağı eteklerinde ve deniz kenarında idi. .Oda çok konforlu modern fakat bazı mobilyaların üzerinde daha streç koruma filmleri vardı. Sonradan Resepsiyonda otelin pandemi başlamadan bir ay önce açıldığı yeni olduğu fakat pandemi süresince kapatıldığı, bizim konaklamamızdan yaklaşık 2 hafta önce tekrar açıldığından gözden kaçmış olabileceğini söylediler. Gerçekten de oda çok konforlu Hijyen temizdi. Yorgunduk saat 17.00’ye kadar uyuduk. Uyanır uyanmaz da ağustos böceği sesleri içinde otelimizin biraz ilerisinden denize girdik. Akşam yemeğimizi Resepsiyonist kızın tavsiye ettiği otelimizin yakınında olan Litochoro bölgesinin en eski ve 4.nesil çocuklarının işlettiği kır lokantasında yedik. Fiyatları ehven lezzet tavandı. Sabah otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra
Porto Rafti ye doğru yola çıktık. Oteldeki kahvaltı Yunanistan’daki otellerde görmeye pek alışık olmadığımız derecede güzeldi. Yumurtanızı nasıl yemek istediğinizden tabağınızda neleri istiyorsanız ufak bir kağıttaki seçeneklere tıklıyorsunuz. Yaklaşık 10 dakika içinde ahşap/porselen tabakta muhteşem bir kahvaltı tabağı önünüze geliyor. Kahvenizi veya Latte’nizi isteğinize uygun taze olarak hazırlayıp sunuyorlar. Otoban da pek çok kere yangınların içinden geçerek öğleden sonra Porto Rafti ye varıyoruz. Kipi sınır kapısından Atina’ya varana kadar 21 gişede toplamda 44 Euro otoban parası ödedik. Bu seyahatimizin en akılda kalan kısmı sınırı geçip geçemeyeceğimiz, yoldaki yangınlar ve 45 dereceyi geçen sıcaklıktı.
Porto Rafti nasıl bir yer derseniz Atina havaalanından 20 dakika mesafede, gelir seviyesi orta ve üstü olan Atina’da yaşayanların çok eskiden beri kullandıkları bir sayfiye kasabası. Üç marketi ,iki eczanesi, üç dört manavı bakkalı ,iki fırını(Furno) onlarca eski bildiğimiz Yunan lokantası (taverna), birkaç yeni bizim buradaki Midpoint Cookshop tarzı lokantası,birde hafta sonu gençliğin geldiği içkili müzik mekani( Sess in benzeri), küçük bir marinası ve de onlarca yunan adalarını aratmayacak berraklikta plajlari var. Bu plajlardan sadece Avlaki giriş ücretli diğerleri halka açık ücretsiz plajlar. İstersen sandalyeni şemsiyeni açıp oturabiliyor bazılarında varsa şezlong kiralayabiliyorsun. Haftada bir kurulan minik semt pazarı, eski ve yeninin birbirine karıştığı ama karmaşa yaratmadığı sempatik bir yerleşim yeri.Otobus minibüs toplu ulaşım hiç yok. Çok ender gördüğün tek tük taxiler Atina havaalanindan birilerini getirmiştir. Yani anlayacağınız Porto Rafti de taxi bile yok. Eger kendi araciniz yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Aslında Porto Rafti de turist bile yok, olanı da benim gibi oradaki yerel halkın bir yerden dostu arkadaşı misafiri olanlar. Benim de en sevdiğim yanı hangi Yunan adasına gitseniz bu kadar doğal yaşantıyı bulamazsınız. Neticede oraları turistik ve turistler var. Burada yerel halkın içine karışıp onların gündelik yaşamının içine girince muhteşem bir keyif alıyorsunuz. Dillerini konuşamamamıza rağmen hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Şayet bir gün gitmeyi düşünürseniz beni de yanınıza almayı unutmayın!
Niso Morhayim
1961 doğumlu, an itibari ile emekli. Emeklilik öncesi tekstil sektöründe uzun yıllar çalışmış, hobileri arasında fotoğrafçılık da ilgilenmiş, katıldığı bazı yarışmalar da ödül kazanmıştır. Evli ve 2 erkek çocuk ile dünya tatlısı 2 torun sahibi.
“Bir Tutkudur Seyahat” BTS sloganının isim babası. İş, eğitim ve turistik amaçlı Fransa, Portekiz, Belçika, İspanya, İtalya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Avusturya, İsrail, Yunanistan, İngiltere seyahatlerini gerçekleştirmiştir
Nisocum ellerine, kalemine, yüreğine, sağlık. Yazın ile bloğumuzu şenlendirdin. BTS (Bir Tutkudur Seyahat) ın isim babası olarak geç bile kalmışsın yaznı yazmaya. Bundan sonra daha sık gezi anılarını bekleriz.Tekrar teşekkürler.
Selamlar Niso bey yazdığınız güzel yazıyla bizi aydınlattığınız bu gezi için teşekkürler yüreğinize kaleminize sağlık sevgiler🙏❤️💐
Eline kalemine sağlık. Macera dolu bir seyahat olmuş. Ama olsun aile ile bir arada olmaya değer.
En kısa zamanda gezi programına alacağım.
Taksi bile olmayan bir kasabada oksijen çoktur
Kalemine sağlık. Teşekkürler
Çok güzel bir yazı olmuş.. canlı canlı yaşattın hislerini.. ayrıca yazın çok akıcı.. çok keyif aldım ve ben de orada hissettim. Katılımın bu yazıyla kalmasın lütfen..
Değerli yorumlarınız için teşekkür ederim
Süper bir yazı olmuş, klavyenize sağlık. Yalnız gidilen değil, arada yaşanan zorluklar veya hissedilen duygular da lezzet katmış yazınıza. Doğrusu bu destinasyonu kesinlikle görmeliyiz diye düşündüm yazıyı okuyunca. Sağlıkla inşallah. Yeni yazilarinizi bekleriz🙏.