Ana Sayfa Amerika Los Pasharos Sefaradis’in Meksika Konseri Anıları Karen Şarhon

Los Pasharos Sefaradis’in Meksika Konseri Anıları Karen Şarhon

214
3
Paylaş

Los Pasharos Sefaradis’in

Meksika Konseri Anıları

Karen Şarhon

 

1991 yılıydı ve grubumuz, Los Pasharos Sefaradis, Sefarad müziğini tanıtmak üzere bir Amerika turnesine davet edilmişti. Bizler için çok önemli bir turne idi; hem çok ilginç yerler görecektik, hem yeni yeni insanlar tanıyacaktık, hem de müziğimizi başka bir kıtada tanıtacaktık. Bu turnenin en önemli duraklarından biri ise Mexico City idi.

Mexico City ihtişamlı bir şehir. Büyük ve şaşaalı katedralleri, kocaman meydanları, adım başı rastlayacağınız TACOcuları ve özellikle hep karikatürlerde gördüğümüz sokak köşelerinde yere oturmuş, koca şapkasıyla yüzünü kapatmış uyuyan adamlar!

Tek üzüldüğümüz şey, ihtişamlı binalarının geçirdikleri büyük deprem sonrası çatlaklarla dolu olmasıydı. İnsan bu zararı görünce içi acıyor ve bir daha olmamasını diliyor ama işte, bizler de deprem ülkesiyiz ve son depremde yaşadığımız kayıplar, yıkıntılar ve acılar bizlere bu afetin ne kadar feci olduğunu bir daha hatırlattı.

 

Bizleri Mexico City’ye davet edenler konserimizin Centro Deportivo adı verilen bir sosyal kulüpte olacağını söylediler. Sosyal Kulüp deyip geçmeyin. Devasa bir yer! Her türlü sporun yapılabileceği alanlar, ki buna tenis kortları, yüzme havuzları vs hepsi dahil. Üyeleri o kadar fazla ki akşam üstleri, iş çıkışı kulübe gelenler yüzünden trafik feci tıkanıyor ve giriş kapısı önünde upuzun kuyruklar oluşuyor.

Bizler bilgi almaya çalıştık. Konser saat kaçta olacaktı mesela? Cevap bizi şaşırttı. “Biletlerde saat 20.00 yazıyor ama o saatte başlamaz” dediler. Bu ne demekti şimdi? Bilette yazan doğru değil miydi? “Evet doğru ama, kimse o saatte gelmez; daha sonra gelirler”! Hiç böyle bir cevap beklemeyen bizler şaşkın şaşkın birbirimize baktık. Peki o zaman, kaç bilet sattınız diye sorduk. “500 kadar ama o akşam kapıda bilet almak üzere gelenler de olur” dediler. Konser salonu demek ki, epey büyüktü. Fazla seyirci gelse bile pek umursamıyorlardı. Grubumuzdaki karamsar arkadaşlar, rahmetli Selim ve kardeşi Yavuz hemen kara senaryolar yazarak İzzetle beni de strese sokmayı başardılar: “Hah, bunlar doğru dürüst bilet satamadılar galiba”, “Kimse gelmeyecek konsere herhalde”, “Konseri duyuramadılar kesin”.

Konser günü, süslendik, püslendik ve saat 18.00de sound check ve prova için konser salonunda hazır bulunduk. Provamızı yaptık, hatta şarkıları iki kere geçtik. Saat 20.00ye geliyordu ama salon bomboştu! Yahu, geç bile gelecek olsalar bir 10 ya da 15 dakika önce gelinmez mi bir konsere? Hani yer kapmak için filan? Bizim burada yapacağımız Zoom programına 3 saat öncesinde gelip bilgisayarının önüne oturanları biliriz! Selim arkadaşımız mırıldanıp duruyor: “Ben size demedim mi, bunlar bilet satamadı, konseri duyuramadı, kimse gelmeyecek işte. Bir kişi bile yok. Salonda 500 sandalye var sadece ama başka kimse yok. Boşuna prova yaptık!” Söylendi de söylendi! Bizi davet edenlerin sorumlularından olan bir iki kişi gayet rahatlar. Bizlerin strese girdiğini gördüklerinde, “Merak etmeyin, daha erken, birazdan gelmeye başlarlar” deyip bizi rahatlatmaya çalışıyorlardı. Nitekim saat 21.00de seyirciler gelmeye başladı! Bizler artık işi iyice dalgaya almaya başladık. Saat kaçta başlayacaktık konsere? “Herkes geldiği zaman” oldu cevabımız.

Saat 21.30da 500 kişilik salon tamamen doldu fakat insanlar akın akın gelmeye devam ediyorlar! Bunun üzerine salonu büyütmek için yan panolar açıldı, sandalyeler getirildi. Biz oturduk seyrediyoruz! Nihayet saat 22.00de 1000 kişinin doldurduğu salonda konsere başladık!!! O anda hepimiz “Mexican Time” deyiminin ne olduğunu anlamıştık! 2 saatlik “normal” bir gecikme ile konser başladı ve çok şükür çok başarılı oldu. Bu konseri bu yüzden hayatımız boyunca unutamayız.

Bu her yere geç kalma işi haricinde bir başka özellik de yemekleriydi Meksikalıların. Harika etleri ve özellikle taco’ları unutulmazdı. Bizleri gezdiren şoförümüz bi tacı aşığıydı ve bizleri götürürken her 15 dakikada bir durup, arabadan inip bir taco alır gelir, onu afiyetle yer ve “Tacos pero muy buenos” (Tacolar ama çok güzeller) derdi. Gecikmişiz filan umurunda değil, o tacosunu yiyecek!

Tabii ki Mexico City’nin dışında bulunan piramitlere de götürdüler bizi. Yolda giderken ke çok meşhur olan bir eşşeği ziyaret ettik! Bu bira içen bir eşekti. Evet, yanlış duymadınız, eşeğe bira şişesini veriyorlardı, eşek de onu dikip içiyordu. O gün bu eşekle çok eğlendik.

 

Mexico City’deki pazarlar da çok dikkat çekiciydi. Rengarenk elişi ve parşömen üzeri boyama tablolar, zengin yiyecek ve içecek standları, ve alabildiğine dolu olan pazar yerlerini gezmek büyük zevkti. Sanatçılar yeteneklerini sergiliyor, aşçılar yemeklerini sergiliyor ve yerli ahali ile daha fazla turistten oluşan büyük bir kalabalık, müzik sesleri ve satıcıların bağırtıları arasında keyifle gezinerek bu yerel pazarların keyfini çıkartıyorlar.

Meksika’da çok fazla yer gezmedik fazla vaktimiz olmadığından ama gördüğümüz kadarı çok hoşumuza gitti. İnsanları sıcak, samimi ve güler yüzlü. Yemekleri güzel. Müzikleri bir başka güzel. Tabii orada duyduğumuz suç oranının yüksekliği ve hırsızlık olayları bizleri tedirgin etmedi değil. Sonradan davetli olduğumuz bir tanıdığın evine gittiğimizde oradaki sosyal uçurumu görme fırsatımız oldu. Gittiğimiz evin bulunduğu sokak çok sıkı güvenlik tedbirleriyle korunan şatafatlı villalarla dolu iken bir paralelinde olan sokaktaki teneke evler köpeklerin bile yaşamayacağı kadar büyük bir fakirliğin kanıtıydı. Bu kadar büyük bir gelir farkı olan bir ülkede yüksek suç oranı kaçınılmaz sanırım ama oldukça üzücü.

Sonuçta Meksika görülecek bir yer mi? Kesinlikle evet. Cüzdanınıza mukayyet olun, fazla gösterişli giyinmeyin ve gönlünüzce gezin bu güzel memleketi. İyi seyahatler.

 

 

   

Karen Gerson Şarhon

(Genel Koordinatör)

Osmanlı-Türk Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi

Chevalier des Arts et des Lettres de la République Française

Knight of Ladino of the Order of Yitshak Navon

 

www.sefarad.com.tr

www.istanbulsephardiccenter.com

 

1958 Istanbul doğumludur. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden Lisans derecesi, aynı üniversitenin Sosyal Psikoloji bölümünden Yüksek Lisans derecesi ve Reading University (İngiltere) Uygulamalı Dilbilim bölümünden Yüksek Lisans derecesi vardır. Her iki Master tezini de Judeo-Espanyol dili üzerine yazmıştır. 1984 ila 2003 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulunda dil ve sınav birimi koordinatörlüğü dahil öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. 2003 yılının sonunda, Türk-Musevi cemaati yöneticilerinin tekliflerini kabul edip Sefarad Kültürü Araştırma Merkezini kurmuştur. O tarihten bu yana merkezin genel koordinatörlüğünü üstlenmektedir. Merkezin imza attığı birçok önemli proje bulunmaktadır. Dünyanın tek aylık tamamı Judeo-Espanyolca olan gazetesi El Amaneser’in de editor olan Karen Şarhon’a 2011 yılında dünya kültürüne ve Judeo-Espanyol’un korunmasına olan katkılarından dolayı Fransız Kültür Bakanlığı tarafından Chevalier des Arts et des Lettres de la République Française madalyasına layık görülmüştür. 2023 yılının Ocak ayında bir şövalye madalyası da İsraildeki Ben Gurion Üniversitesi tarafından Karen’e sunulmuştur: Knight of Ladino of the Order of Yitshak Navon.

Karen Şarhon aynı zamanda Türk-Sefarad müziğinin en otantik temsilcileri sayılan Los Pasharos Sefaradis grubunun da kurucu ve solistlerinden biri ve sunucusudur. Grubun yayınlanmış 8 albümü bulunmaktadır.

3 YORUM

  1. O bir sanatçı, o bir gazeteci, o bir öğretmen, o bir anne, o bir eş, o bir değerli arkadaş.Karencim ellerine yüreğine sağlık. Yazın ile bloğumuzu şenlendirdin.Tekrar teşekkürler.

  2. Sevgili Karen,Bloğumuza hoş geldin.
    Eline ,kalemine, yüreğine sağlık,harika bir anlatım.
    Gerçekten Meksika’yı görmeyenlere tavsiye ederim
    Sıcacık insanları İle sıcak bir ülke. Enfes Taco’ların mutlaka tadına bakın,Ama gerçekten çantanıza çok dikkat edin . Bu açıdan ülke Çok güvenli değil.
    Karencim,Kaleminle ve müziğinle ,geze kal

  3. Merhaba sevgili Karen kalemine yüreğine sağlık böyle muhteşem bir yazı tabiki de o profesyonel bir gazeteci öğretmen eğitmen eeee daha ne olsun ki ancak böyle anlatılır Meksika gezisi görmeyenler sanki görmüş gibi oldu gerçekten teşekkürler Sevgili Karen Gerrşon Şarhon sevgiler💐💐💐

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here