SON GÜNLERİN EN ÇOK KONUŞULAN AFRİKA ÜLKESİ
NİJER
Uğur Demircan
Gidildiği zaman Afrika gerçeğinin net biçimde görmek için bir yer önerilmesi istense, ilk aklıma gelen ülkelerden biri kuşkusuz NİJER olur. Sahra altının fakirliği ve çaresizliğinin beraberinde getirdiği dışa kapalılık ve bunun soncu olan ilkel yaşam biçiminin iyi biçimde gözlemlenebileceği yerlerden biridir NİJER. Örneğin bugün pek çok Afrika ülkesinde çamur sıvalı üzeri sazla örtülü geleneksel ev göremezsiniz ama Nijer’ de çok sayıda görürsünüz.
Nijer’ in de içinde bulunduğu Afrika’ da doğu batı doğrultusunda Senegal – Somali arasındaki hatta bulunan ülkelerin neden diğerlerine göre daha kötü durumda olduğunu şöyle anlatmak isterim:
Afrika’ nın ekvator çevresindeki bol yağışlı yağmur ormanları bulunan tropikal kuşağından kuzeye ve güneye gidildikçe yağış azalır ve yarı orman bitki örtüsü olan savanlar başlar. Televizyonda izlediğimiz hayvan belgesellerinin çekildiği Savanlar bereketli topraklardır ve hem bitki hem de hayvan çeşitliliği fazladır. Afrika’ nın tropikal kuşağı ve Savan kuşağında bulunan ülkelerde tarım faaliyeti fazladır, fakirlik vardır ama açlık yoktur. Savan bittikten sonra ise Yengeç ve Oğlak dönencelerine yaklaştıkça çölleşme başlar. Afrika’ nın çöllerinde ise yerleşim hemen hemen hiç yoktur. Savanların bitimine doğru, Çöl ile savan arasında kalan, yarı savan diyebileceğimiz hat ise Afrika’ nın en kötü yerini oluşturur. Çünkü tarıma elverişli topraklarda iklime bağlı olarak bazı yıllarda verim iyi olurken bazı yıllar kuraklık olabilir.
Akarsu kaynaklarının çok yetersiz oluğu bu hat üzerinde kuraklık olan o yıllarda açlık alarmı verilir. İşte yarı savan olan ama çöl olmayan bu kötü hat üzerinde Afrika’ da Senegal, Mali, Burkina Faso, Nijer, Çad, Sudan, Somali ve Etiyopya’ ya ait topraklar bulunur. Açlık alarmı da kuraklık olduğu yıllarda sadece bu ülkelerden birinde verilir ve dünyadan yardım istenir.
Nijer’ in güneydeki en çok insan yaşayan toprakları yukarıda bahsettiğim bu kötü hat üzerinde bulunur ve insanlar iklime bağlı yaşar. Ülkenin kuzeyi ise Sahra Çölü’ nün içindedir ve yaşam yok denecek kadar azdır. Buradaki topraklara ise Nijer Nehri kısmen hayat verir ama sulanabilen alan oldukça azdır. Bu Nehir Afrika’ nın batısında Gine’ deki yağışlı alanlardan aldığı suları doğuya doğru Sahra Çölü’ nün içinde bir yay çizerek Nijer’ e kadar getirir ve Nijerya’ dan okyanusla buluşur. Nijer Nehri olmasa Nijer ülkesinde başka önemli bir su kaynağı bulunmaz. Ülkenin başkenti Niamey’ de Nijer nehri kenarında ve ülkenin iklimi nispeten daha iyi olan güneyde bulunur.
Nijer’ in başkenti Niamey’ e THY ile doğrudan gidilebiliyor. Niamey dünyada gördüğüm en ilkel şehirlerden biriydi. İmkanların oldukça sınırlı olduğu şehirde sadece ana yollar asfalt olup, çoğu yerde kaldırım yoktur. Yarı kum olan toprak yapısı nedeniyle Niamey oldukça tozlu bir şehirdir. Odun kömürü ile dışarıda yemek yapmak gibi kırsal yaşamın pek çok şeklini şehir içinde görmek mümkündür. Değişik ve ilkel yerleri sevdiğim için sokaklarda dolaşması bana göre keyifliydi. Bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibi fotoğraf çekmeye tepki gösteren insanlara dikkat etmek ve izinsiz özellikle kadınların fotoğrafını çekmemek gerekir. Niamey’ de sınırlı sayıda otel olduğunu ve otel fiyatlarının yüksek olduğunu hatırlatmak isterim. Ayrıca Fransızların Afrika’ daki eski sömürgelerine bıraktıkları bana göre kötü bir hatıra olan CFA (Afrika Frangı) adındaki paraları nedeniyle bu fakir ülkede fiyatlar yüksek. CFA’ nın kur değeri aynı olan Batı Afrika Frangı ve Orta Afrika Frangı şeklinde iki çeşidi var ve tüm eski Fransız sömürgesi ülkelerde bu para kullanılıyor. Hal böyle olunca da zengin ülkelerdeki fiyatlarla fakir ülkedeki fiyatlar dengeli oluyor ve Nijer gibi fakir ülkeler bundan olumsuz etkileniyor.
Niamey’ den sonra benim rotam W Ulusal Parkı oldu. Afrika’ da ulusal park ilan edilerek koruma altına alınmış bölgeler genellikle merkezlere ve eski ulaşım hatlarına uzak, az insanın yaşadığı yerlerdedir. Çünkü buralarda insan etkisinin az olması nedeniyle doğal yaşam günümüze kadar ulaşmış olur. W Ulusal Parkı da Nijer, Burkina Faso ve Benin sınır bölgelerini içine alan böyle bir yer. W harfi biçiminde uzadığı için bu bölgeye W adı verilmiş olup, unutulacak bir ad değildir. Nijer’ in milli parktan önceki son yerleşmesi Tapoa adında bir köy. Sonra milli park alanı başlıyor ve milli parkın içinden Burkina Faso ve Benin’ in sınırları var. Aslında W milli parkını üç ülke paylaşmış durumda. Haritaya göre Tapoa Köyü milli parkın girişine çok yakın olduğunu gördükten sonra, milli parkta konaklama imkanlarını araştırdım. Tapoa Köyünde bir otel olduğunu öğrendikten sonra Tapoa’ ya doğru yola çıkmaya karar verdim. Afrika’ da yola her zaman çok erken çıkmak gerek ki akşama gideceğin yere ulaşabilesin. Çünkü hayat erken başlar ve erken biter. Ekvatora yakınlık nedeniyle gece gündüz uzunluğu birbirine yakın olduğundan karanlık erken basar, hayat durur ve güvensiz bir gece başlar. Niamey’ den yerel halkın kullandığı içi insan yığını dolu eski ve pis minibüslerle Say şehrine, oradan da Tapoa ya en yakın toplu ulaşımın olduğu Tamou adındaki merkezi köye 3-4 saatlik bir yolculukla gidilebiliyor. Devamında Tapoa’ ya kadar herhangi bir ulaşım imkanı yok ama köylerle her zaman motosikletle gidilebilecek yerlere seni götürecek bir adam bulursun. 8000 CFA’ ya pazarlık edip motosikletlinin arkasına oturup, sırt çantamı motosikletin arkasına sıkıca tutturarak, toprak yolda 50 km kadar yol aldıktan sonra Tapoa’ ya ulaştım. Rengi kırmızıya çalan toprak yolda tozlu bir yolculuk oldu. Köyde elektrik olmadığı gibi hiçbir alt yapı da yok. Köyün hemen yanında apart otel şeklinde, ulusal parka gelen ziyaretçiler için yapılmış otelin adı Adı Tapoa Hotel. W Ulusal Parkı’ nın Nijer tarafı pek ilgi görmüyor alacak ki oteldeki tek kişi bendim. Nijer’ in pek çok köyü gibi bu köyde de elektrik yok. Otelde ise sadece akşam 3 saat çalıştırılan bir jeneratör var. Jenaratörün kapandığı ve zifiri karanlığa gömülen gecelerde, Afrika köy evi biçiminde yapılmış bungalov odalarda kertenkelelere aldırış etmeden uyumak oldukça zordu. Buna rağmen 2 gece bu otelde kaldım. Tapoa Hotel’ de gecelik konaklama 15000 cfa yani 25 dolar.
Geniş Akan Nijer Nehri ve onun bir kolu olan Tapao Nehri Ulusal park’ ın ana sulak alanlarını oluşturuyor. Sulak yerlerin çevresinde toplanmış vasat bir vahşi hayvan varlığı ile doğal güzellikler var. Nijer Nehiri Kenarında Natali adında Fransız bir kadının işlettiği geceliği 35000 cfa’ ya (60 dolar) kalınan Eko Lodge adında bir doğaya uyumlu bir otel ve geceliği 6500 CFA’ ya (10 dolar) kalınan bir çadır kampı da var. Afrika’ daki pek çok ulusal parkta yürümek yasak olmasına karşın W Ulusal Parkında silahlı güvenlik eşliğinde yürüyüş yapabiliyorsun ama Natali’ in ekolojik oteline ya da çadır kampına gitmek için motosiklet gerekli.
Tapao Köyü çevresindeki bütün köylere çok uzak olması nedeniyle etrafı sanki milli parktan bir parça gibidir. Patika yollarda yalnız olarak dolaşırken değişik kuş türleri ve bitki türlerini görmek resimlemek mümkündür.
Afrika’ da pek çok ulusa park görmüş biri olarak W Ulusal parkını gezginlere çok fazla önermem ama Tapoa Köyünde ya da Nijer’ deki diğer köylerde biraz vakit geçirmeyi Afrika gerçeğini anlamak için mutlaka tavsiye ederim. Sabah erken uyanıp köyde dolaşmaya çıktığımda gördüğüm, yıllarca unutmadığım bir manzarayı anlatmak için o gün not defterine aynen şunları yazmışım:
“Evin birinde, sanırım o kadar çocuk tek bir eve ait değildir, toprağın üzerine oturmuşlar ortaya konmuş etrafı isli kötü bir tencere içindeki çorbayı içiyorlar. Yarı çıplak çocukların bazısının elinde bir kaşık, bazısının elinde bir kepçe, etraf pislik içinde. İki ayrı tencere, iki ayrı küme çocuk yan yana toprakta yerde oturuyorlar. Yakından baktım, çorba yeni pişirilmiş. Neden yapıldığını anlayamadım ama yeşil bir bulamaç şeklinde koyu kıvamlı bir yiyecek. Çoğu yarı çıplak, daha iki- üç yaşında olanlar bile var ama başlarında onlara yemek yediren kimse yok. Tozun toprağın içinde kirden beyaz avuç içleri bile kararmış çocuklar o anda ne yiyebildilerse onunla yetinecekler. Bu çorba benzeri şeyin yanında ne ekmek var, ne de başka bir şey. Muhtemelen her sabah gün aynı şeyi yiyorlar, akşama kadar başka yiyecekleri var mı meçhul. Kafalarını kaldırıp kaldırıp bana gülerek bakıyorlar. Çocukların resimlerini bile çekmeye kıyamadım. Afrika’ ya giderken yanımdan eksik etmediğim şekerlerin hepsini dağıttım o gün o çocuklara.
Uğur Demircan
1975 Sinop Doğumludur. 1994 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ nden mezun olduktan sonra İstanbul’ da başladığı avukatlık faaliyetine halen devam etmektedir. 2021 yılında İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzakten Eğitim Fak. Tarih Bölümünden mezun oldu. Şu anda aynı üniversitede AUZEF Coğrafya bölümünde öğrencidir.
Aktif avukatlık hayatı yanında dünyayı tanımayı ve gezginliği bir yaşam tarzı olarak benimsemiştir. Gezilerinde not tutar, bol bol fotoğraf çeker, bitki ve tatlı su balığı türlerini inceler. Etnik kültür ve inançlar ile değişmemiş geleneksel yaşam biçimlerine özel ilgisi vardır. Bugüne kadar 193 Birleşmiş Milletler üyesi ülke içinde 114 ülkeyi ve Türkiye’ nin birkaç tanesi hariç tüm illerini gezmiş olup, gezilerini sürdürmektedir.
5 yıldır Türkiye Gezginler Kulübü başkan yardımcısıdır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Uğur bey yazınız ile bloğumuzu şenlendirdiniz.Kaleminize yüreğinize sağlık.Tekrar teşekkürler.
Uğur bey bloğumuza hoş geldiniz.
Nijer her zaman ilgimi çeken bir ülke olmuştur. Maalesef Afrika kıtasında Fas dışında hiçbir ülkeyi görmek kısmet olmadı.
Ülke hakkında yazmış olduğunuz kıymetli bilgiler için çok teşekkür ederiz..
Kaleminizle ve Geze kalın……
Selamlar Uğur bey Nijeryayla ilgili güzel bilgileriniz için çok teşekkürler enteresan bir ülke gerçekten kaleminize ve emeğinize sağlık bol bol yazmaya vede gezmeye devam edin sevgiler🙏