Ana Sayfa Avrupa ENDÜLÜS SEVİLLA – CORDOBA – GRANADA – MALAGA

ENDÜLÜS SEVİLLA – CORDOBA – GRANADA – MALAGA

364
2
Paylaş

ENDÜLÜS

SEVİLLA – CORDOBA – GRANADA – MALAGA

Lizbon’dan Endülüs gezimizin ilk durağı Sevilla’ya doğru yol alırken ilk uğradığımız yer Evora su kemerleri daha sonra Evora Giralda Meydanı oldu. Rehberimiz yolda yürürken çimlerin üzerindeki papatyalardan toplamamızı ve elimizde tutmamızı söyledi. Buradan yürüyerek Diana tapınağına geldik. Tapınak hakkında genel bilgileri verdikten sonra birkaç gün sonra kutlayacağımız evlenme yıldönümümüz için bu günden kutlamaları başlatıp “Papatya gibisin beyaz ve ince“ Tangosu ile dans ederken üzerimize papatyaları yağdırdılar. Eşim ve bana çok hoş bir sürpriz olmuştu. Sevilla yolu üzerinde öğlen yemek molasını verdiğimiz yer çok hoş sanki Varan tesisleri gibi bir yerdi. Rehberimiz buranın bütün yemeklerinin çok lezzetli olduğunu özellikle tavuk yemeği çok ünlüymüş. Biz Spagettiyi tercih ettik. Gerçekten yol üstü tesisi için üstüne koyduğu Parmesan peyniri ile harika bir Spagetti yedik. Yemek sonrası otelimize varmadan yine bir sürpriz yaptı rehberimiz. Maria Luisa parkında otobüsü durdurup bizleri parka soktu. Diğer bir adı Güvercinler parkı idi. Güvercinlere yem verirken çevremizi sarmaları, kollarımıza, başımıza, omuzumuza konmaları çok keyifli kahkahalar atmamıza vesile oldu.

Buradan Plaza de Espanya parkına geldik. Ama akşam konser olacağından bizim vardığımız saatlerde hazırlık yapılıyordu ve parka almadılar. Rehberimiz bu parkın mutlaka görülmesi gereken bir mekan olduğunu onun için yarın tekrar geliriz üzülmeyin deyip otele getirdi. Oda anahtarlarımız yine aynı düzen ile dağıtıldı ve odalarımıza dağıldık. Akşam Şabat yemeği için saat 8.00 de randevulaştık. Otelin yemek salonunda hep birlikte önce Arvit duamızı sonra da Kiduş duamızı yaptık, önceden belirlenen Şefin salatası, Sebze garnili Somon balığı ve tatlıdan oluşan menümüzü yemek için masalara geçtik. Keyifli bir Şabat yemeği oldu hepimize. Yemek sonrası bardaki salonda oturup kahvelerimizi içtik sohbet edip odalarımıza dağıldık.

Sabah kahvaltısı sonrası Sevilla da bu günkü turumuz Ronda ile başladı. Şehrin güvenliği ve savunma amaçlı deniz seviyesinden 700.Mt üzerine kurulmuş bu kasaba, mimarisi ile coğrafi yapısı ile gelenleri büyülüyor. Köprünün en önemli özelliği esir askerlerin bu köprüden nehire atılmalarıymış. Boğa güreşlerinin yapıldığı Arena, Casa del Rey Moro, Palacio Mondragon Ronda’nın görülmesi gereken yerleri. Ernest Hemingway, Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı romanının sahnelerini Ronda’da yazmış. Buradan merkeze gelip öğlen yemek molası verdik. Harika kafeleri olan küçük ama şirin bir kasaba Ronda. Öğlen yemek tercihimizi bu kez Paella dan yana kullandık. İspanyolların spesyal yemeğinin, deniz mahsullü olanı en bilinenidir. Kumkapı’daki meyhaneler gibi yan yana olan kafelerde yemek yerken sokak çalgıcıları müzik dinletisi eşliğinde yemek yemenize vesile oluyor. Harika bir Meksika Mariachi grubu masamızda çaldıklarında hem damağım Paellanın lezzetinden kulaklarımda Meksika müziğinden nasibini alıyordu. Yemek sonrası biraz hediyelik eşya dükkanları ve etrafı gezerek zamanı doldurduk.

Öğleden sonra Sevilla ya doğru yol aldık bir gün evvel giremediğimiz Plaza de Espanya’ya geldik. Endülüs mimarisinin tüm ayrıntılarını görebildiğimiz Saray gibi bir yapı. Gerçekten insanın nefesi kesiliyor yapıyı izlerken. Teraslarında, Yelpaze, kastanyet, şal gibi İspanyol objeleri satan satıcıların yanında, Flamenko dansı yapan sokak göstericilerini de izlemek bir başka keyif. Gezi öncesi rehberimizin bizleri motive etmek için yaptığı yarışmada ilk doğru cevap veren bir arkadaşımıza hediyesi olan yelpazeyi, sokak göstericilerden rica edip dans ederek kendisine verdiler. Bir başka sürpriz de bu oldu bizlere. Akşamüstü otele döndük, duş alıp biraz dinlendik, gece Show u için Palacio Andalus salonuna Flamenko izlemeye gittik. Show öncesi içki siparişlerimizi verdik. Müziği, figürleri, mimikleri, kısacası gösterinin tamamı çok orijinal ve harikaydı. Çıkışta dansçılarla fotoğraf çektirip anı ölümsüzleştirdik. Salon dan otele yürüme mesafesi olduğundan yine geldiğimiz gibi yayan olarak döndük. Keyifli bir İspanya gecesinin de sonuna gelmiştik.

Sabah kahvaltısı sonrası Cordoba – Granada gezisi için otobüse bindik. Rehberimiz yorucu bir gün olacağını söyledi zira program çok doluydu. Kurtuba cami Katedraline geldiğimizde her birimize kulaklıklarımız dağıtıldı. Mekan içinde kalabalık olacağından, rehber de yüksek sesle konuşmamak için Rehbere mikrofon bizlere de kulaklık dağıtıldı. Geziye Mekanın bahçesinde, önceleri cami olan sonradan Katedrale çevrilen Cami-Katedralin tarihçesini anlatarak başladı. Sonra Katedralin içine girdik. Muazzam bir yapı ile karşılaştık. Hani derler ya küçük dilimi yuttum, gezerken bir an için öyle hissetim. Sütunların yüksekliği, mekanın büyüklüğü, vitrayları, hepimizi büyüledi. Mutlaka görülmesi gereken bir yapı. Öğlene doğru Katedralden çıktık. Çok aç olmamamıza rağmen, rehberimizin tavsiyesi üzerine katedralin arka sokağındaki kafelerden bir başka İspanyol spesyalitesi olan Empanadas yemeğe gittik. Peynirli, etli, sebzeli, çukulatalı,tarçınlı elmalı Empanadas’lar ın yanında en özel olanı Boğa kuyruklu hazırlanan Empanadas’mış. Bir başka sokak lezzeti ise Berenjenas kon miel. (Ballı kızarmış patlıcan) Katedralin avlusunda aldığımız Empanadasları ve Ballı Patlıcanı yedikten sonra belirlenen saate kadar etrafı gezip, hediyelik eşya satan dükkanlarda, kimimiz de kafelerde oturup yorgunluk attık. Buradan önce Alkazar sarayına sonra Yahudi mahallesine gidip, Casa de Sefaradı gezdik. Cordoba eski Sinagogu ve ünlü Yahudi düşünür Moşe ben Maymon (Maimonides) in yaşadığı ve heykelinin bulunduğu meydancığa geldik. Daracık sokalarda gezinirken 1960 lı yılların şişhanesinde gibiydik. Meydanda bir çeşme vardı rehberimiz bir şaka ve sürpriz daha hazırlamıştı bize. Ayakla basılarak işleyen çeşmeyi beyin gücü ile çalıştığını söyleyince bazı arkadaşlarımız inanacak gibi olsalar da işin püf noktasını anlattı bize. Hoş bir şaka olmuştu.

 

 

Yoğun bir gün olacağını söylemişti rehberimiz. Bu kez Granada ya El Hamra sarayına doğru giderken, yolumuzun üzerinde bulunan eski tren istasyonu daha sonra yağ üretim tesisi olan yerde mola verdik. Mekan sahipleri turiste o kadar alışık ki daha girer girmez samimi olduğu rehberimize sarılıp bizlere, üretilen yağdan ekmek banarak tattırdı. İspanyol tatlısı olan çeşit çeşit Turron ikram etti. Bizler kahve, bira, dondurma yiyip tezgahta satılan bazı ürünlerden satın aldık. Çok fazla oyalanmadan Granada şehri ve Endülüs’ün neredeyse simgesi olan El Hamra sarayına giriş yaptık. Burada da kulaklıklar dağıtıldı. Sarayın her iki bölümünü ve bahçelerini yaklaşık 2 saatten fazla bir zamanda gezdik. Ama bana sorarsanız sabah gezdiğimiz Curtuba cami Katedrali bizleri daha fazla etkilemişti El Hamradan.

    

Akşam hava kararmadan otelimize giriş yapmıştık. Endülüs de ki son gecemizdi. Güzel bir akşam yemeği ile bu güzel turu taçlandıralım dedik. Otelimize yürüme mesafesinde ki Bib Rambla meydanına geldik. Birçok şehir merkezi ve meydanlarında olduğu gibi burada da yan yana birçok kafeler vardı. Gözümüze kestirdiğimiz birine yerleşip Pizza, makarna, şarap menüsü ile turumuzun güzelliklerine kadeh kaldırdık. Yemeğin finalinde yine bir İspanyol spesyalitesi olan Churros ile yaptık. Adeta şerbetsiz bir tulumba tatlısına benzer yanında çikolata sos ile servis edilen güzel bir tatlı. Yemek sonunda sanki sözleşmişiz gibi bütün grup bu meydanda buluşup otelin yolunu tuttuk.

Aylardır hayalini kurduğumuz gezimizin son gününe gelmiştik. Kahvaltı sonrası Malaga ya doğru yol aldık. Otobüsümüz bizi meydanda indirdi, yürüyerek Malaga nın marinasına yürüdük. Cruise gemileri, yatlar, motorlar, yelkenliler sanki resmigeçit yapıyorlardı bizlere. Daha sonra Marinanın sahiline indik. Dükkanlar, yemek yerleri, marketleri sabah sakinliğinde gezmek dinlendirdi bizleri. Son birkaç alış verişimizi de buradan yapıp turumuza başladık. Gibralfaro kalesi, Paseo de Parc, Cervantes tiyatrosu, Picassonun evi ve ünlü ressamın meydandaki heykeli önünde fotoğraflar çektik. Daha sonra Catedral dela Encarnation Çolak Katedral (La Manquita) lakaplı kilisenin bulunduğu sokaklarda gezindik. Trafiğe kapalı bu alan birçok marka mağazaların bulunduğu kalabalık ve neşeli sokaklardı. Telaş etmeden aheste aheste gezimizin son anlarının tadını çıkarmaya çalışıyorduk.

 

Öğlen yemek saati gelmişti. Çok aç olmamamıza rağmen keyif için birkaç Tapas yiyip Sangriya ve Şarap içerek keyfimize keyif katmak istedik. Kafelere sorduğumuzda buralardaki en güzel Tapasçının Casa Lola olduğunu öğrendik. Yürüyerek buraya geldik. Sevgili zevcemle birlikte harika Tapas’lar sipariş verdik. Buz gibi Beyaz Şarap ve Sangriya ile gezimizin özetini ve bilançosunu yapıyorduk. Diana nın çok istediği bir destinasyondu, program yaparak uyguladığımızdan dolayı çok mutlu olmuştuk. Program tıkır tıkır işledi,  Rehberimiz Hayati, damadımızdır diye demiyorum ama harika rehberlik yapıp turumuzu bir kat daha güzelleştirmişti. Yemekler deseniz gerçekten damak çatlatan cinstendi. Bir gezgin ya da turist daha ne ister ki.

 

Bir Tutkudur Seyahat…

Paylaş
Önceki İçerikPORTO – LİZBON
Sonraki İçerikSAMOS ADASI
1957’de İstanbul’da doğdu. İlkokul yıllarında önce çevreyi tanıyarak gezgin olma yolunda adımlar atarken, ortaokul yıllarında ilk ciddi yurt dışı gezisini gerçekleştirmesiyle seyahat onda bir tutkuya dönüştü. Askerlik sonrası profesyonel hayatına başladığı tekstil sektörü ile beraber yurtdışı gezileri de artmaya başladı. Çıktığı bu gezileri ölümsüzleştirmek adına eline aldığı makinesiyle amatörce çektiği fotoğraflarla birçok sergiye katıldı ve ödüller kazandı. 2000’li yılların başında arkadaşlarının ve yakın çevresinin de teşviki ile Turizm Sektöründe uzun yıllar acentecilik yaptı. Bu yıllarda Türkiye Gezginler Kulübü ile tanıştı ve Genel Sekreterlik görevinde bulundu. Emekli olduktan sonra farklı kurumlarda İdari Yönetici olarak görev aldı. 30 yılı aşkın zamandır “Sinagog İlahileri Korosu Şefliği” yapmakta ve korosuyla birçok kez yurtiçi ve yurtdışı konserlerine ayrıca bazı televizyon ve radyo programlarına katılmaktadır. 2005’ den bu yana gazete ve dergilerde “Gezi ve Yemek Kültürü Yazıları” yayımlanmaya devam etmektedir. 2023 yılı itibarı ile 35 ülke 115 şehir gezip görmüş, fotoğraflamıştır. Evli ve iki kız babası aynı zamanda bir erkek torun sahibidir. Seyahatlerini eşiyle birlikte yapmaktan keyif almakta.

2 YORUM

  1. Selamlar yine yine ne güzel anlatılmış her şey her yer bazı şeyler bana yabancı gelmedi sayılır benim oğlumda barcelonada yaşadığından ama daha görmediğim çok şeyler var tabiki de hele tapas yemek bir başka güzel yalnız gördüğüm resimlerden en hoş olanı da güvercinin sizin omuzunuza konması bence hepsi güzel anlatılmış kaleminize emeğinize sağlık sevgili Yako Taragano çok teşekkürler size💐💐💐

  2. Çok keyifli bir gezi ve anlatım olmuş, bir önceki sene aynı turu kısmen yaptım ancak BTS gezginleri ile seyahati kaçırdığım için tekrar üzüldüm, Rehberiniz Hayri bey’i de ayrıca kutluyorum. Geriye kalan ispanya şehirlerini de içeren turlarında buluşmayı sabırsızlıkla beklerim.Sevgilerimle…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here