Ana Sayfa Adım Adım İstanbul Şişhane

Şişhane

3010
17
Paylaş

Şişhane’yi Gezmek O Kadar da Kolay Değildir :))

2017 Anneler gününden bir gün önce, “biz” gezgin ruhlu bir grup arkadaş kendimize bilgi içeren nostaljik bir gezi hediye etmeye karar vermeye yeltendik.
Yeltendik diyorum çünkü bu geziyi vücuda getirebilmek için önce herkese uyan bir tarih tesbit etmek, ardından uygun hava koşullarını kollamak, yürünecek destinasyon kararını vermek, geziye katılacak olanların bireysel bilgi ve çalışmalarını bir araya getirip bir kaos olmadan paylaşmayı sağlayabilmek için yeterli kondisyon  gerekmekteydi.
Kulağa çok kolay geliyor değil mi? Başardık ama hiç kolay olmadı :))
Gelin birlikte gezelim arzu ederseniz.
Tarih ve yaşanmışlıklar birleşince haz duymamak elde değilmiş, bu da ilk öğrendiğim oldu.

Sabahın erken saatlerinde Asya yakası ve Avrupa yakası gelenleri Karaköy Osmanlı Bankası Müzesi diğer adı Salt Galata’da buluştuk. Gerçek tarihi solumaya binanın kendisinden başladık.
Bankalar Caddesi veya eski adıyla Voyvoda Caddesi üzerinde yer alan bu yapı kapısından girer girmez olanca azameti ve olanca şaşaasıyla karşıladı bizleri. Eskiyle yeninin sentezi nasıl bu kadar insanın gözünü okşayabiliyor ? Teknolojinin girip de değiştiremeyeceği bir gerçeği gördük. Yapıların ruhu değişemiyormuş. İnternetten aldığımız bilgilerle oradaki tüm görüntüleri gözümüzle harmanladık. Hepimizin en çok merak ettiği, yer altındaki kasa dairesi oldu.
Eski banknotların, diğer adı ile ilk  kayme’nin bizlere verdiği heyecan;
hesap cüzdanlarının hattat yazısına taş çıkartan düzgün el yazısı ile yazılmış olması, modern teknoloji dünyasını gençlerin saygıyla bu mekanda kullanmayı tercih edişleri takdire şayandı.
Sayacak çok şey var, eğer giderseniz lavabolarını da gezmeyi sakın atlamayın 😉.
İlginizi çekecek güzel bir noktadır.
O güzelim mermer merdivenlerde oturup resim çekmeyi de ihmal etmedik elbette.
Aramızdaki Şişhaneli arkadaşlarımızın yönlendirmesiyle önce yol üzerinde eskiden ikamet ettiğimiz evlere gittik, resimler çekerken ufaktan bir hüzün vardı hepimizde. Aile büyüklerimiz bizleri pencereden nasıl çağırırdı? Komşu çocuklarla birbirimizin evlerine nasıl kendi evimiz gibi girip çıkardık? Akşam üzeri okul dönüşü komşunun kızarttığı patatesi nasıl mideye indirirmişiz?
Çoğumuzun çeyizini çizen Samporta, Şekerci Andon, Le Bueno’nun yaptığı tadına doyulmayan tezpiştiler, bugün yine bir okul binası olan Beyoğlu Özel Musevi Lisesi ( şu an adı Haliç Üniversitesi)  trabzanları ve hatırladığımız okul silüetiyle şükür hala var.
Bankalar Caddesini aşağıdan yukarıya doğru çıkarken sanırım yerdeki bütün taşlar bize göz kırptılar. Herkesin her yerde muhakkak bir anısı varmış. Nasıl olmuş da biz buralarda yaşamayı sonlandırmış ve hem İstanbul’un hem Dünya’nın dört bir yanına dağılmışız?
Konuşmayı, anlatmayı bitiremiyor, her bir anlatılanı sanki o an tekrar yaşıyorduk.
Bir zamanların Frej Han’ı , tarihin internet üzerinden verdiği bilgilerle çöken zengin yaşamları anlatıyor bizlere. Bir zaman Sarkuysan’ın tadilatını yaptığı bina şu an hala asıl görüntüsüne ihanet edip etmemeye kararsız görünüyor.
Eğer giderseniz meydanın tam başında siz de bizim yaptığımızı yapın. Etrafa iyi bakın.
Daha yolun yarısına gelmeden gelmiş geçmiş tarih herkese bir şeyler anlatıyor.
THY terminali önünden metro geçen ve nikah dairesi olarak kullanılan bir yapı şimdilerde . Yanında bir zamanlar top sahası olarak kullanılan arsa. Kimbilir ne binası o üzerine diktikleri!. Daha yukarı doğru bakarsak Altıncı Daire , hala kendini koruyabilen yapilardan biri.



Şişhane Meydanı’nı geçip bir zamanların meşhur Sarı Madam Kahvesi’ne vardık. Yol durumundan dolayı koca parsel üzerine kurulu kahve yok artık, ama biz oradaydık.
Sanki kahvenin sahibi rahmetli Reşat Amca içeride nargilesini tüttürüyor.
Her evin babasının yolu muhakkak oradan geçmiş, herkes bir soluk almıştır bahçesinde.

Tozkoparan’a Tepebaşı’na doğru yürüyoruz. Refik Saydam Caddesi, güzel bir cadde. Yol üzerinde Tevfik Sağlam İlk Okulu hala duruyor. Eskisi gibi ağaçlık olmasa da ufak bir meltem esintisi yan duvarının gölgesinde bizi ferahlatmaya yetiyor. Yine bir arkadaşımızın evi, resimler, anılar… caddeden sağa doğru kıvrıldık. Tepebaşı Gazinosu . Tabii o da yok artık. Hemen ara sokaklardan  İstiklal Caddesi’nin başındaki metro durağının tam karşısında bulunan Beyoğlu Evlendirme Dairesi’ne vardık. Bir zamanlar hemen herkesin nikahlarının kıyıldığı gerçek nostaljik mekan. Görevlilerden izin aldık. İçeri girdik.
Adamlar şaşkın bizi izliyor. Nikah masasının etrafında ne kadar iskemle varsa oturduk.
Bazılarımız şahit, bazılarımız memur oldu. Alkışlar ve kahkahalar eşliğinde nikahlar kıydık.
Adamlar da coşkumuza katıldılar bizi görünce :))).
Hemen çıkışta Alman Lisesi var. Yokuştan aşağı iniyoruz. Yazıcı Sokak karşılıyor bizi. Sağa doğru gidiyoruz. Çoğu meşhurun oturduğu Doğan Apartmanı yolumuza çıkıyor. Soldan aşağı çok dik bir yokuş var. Bir zamanların yine bir cemaat okulu olan II. Karma İlk Okulu orada. Bina duruyor ancak içinde bu kez çocuklar değil büyüklerimiz var. Bir sonraki gezimizde oraya da uğrayacağımız konusunda mutabık kaldık arkadaşlarımla. Galata Kulesi’ne doğru gidiyoruz. Broştayn Apartmanın önünden geçerken yavaş yavaş Kuledibi kalabalığına yaklaştık. Mideler zil çalmaya, ayaklar yorgunluk sinyalleri vermeye başladı.
Ha gayret son bir hamle.
Kulenin karşısındaki Küçük Hendek’e sapıyoruz. Çok önemli bir yapı var orada. Pasaj Salti. Tünele çıkan kestirme yol. Ancak oturanları tarafından özel mülk olarak görülüp bahçe kapısı kilitlenmiş. Orada yaşayan bir sakin bize kapıyı açıp içeride fotoğraflar çekmemize izin verdi. Çıkışta hemen önündeki İlk Belediye Caddesi’nden inip bir zamanlar yine bir cemaat okulu olan I.Karma İlkokulunun orada evlerimizin önünde resimler çektik. Büyük Hendek Caddesi ise artık Kule’ye gidebilmemiz için yol gösterdi bize nihayet.
Cenevizlilerden kalma yapı, civarda tüm tarihe hükmediyor. Hemen arkasında Camekan  Sokakta çok cici bir cafe bulduk. Midelerimize ve ruhumuza hitap eden saklı bir kent adeta.
Buz gibi biralarımızı tokuştururken bugünün kendimize güzel bir armağan olduğunu tekrarladık. Resimler çektik, hatıralarımızı ve dostluğumuzu paylaştık o gün. Son olarak kahvelerimizi de büyük keyifle içtikten sonra tekrar yürümeye hazırdık. Bu kez yokuş aşağı gitmeye başladık. Eskiden  Belediye hastahanesi olan bugün ise göz hastahanesi olan bina ve tam karşısındaki caminin önünden geçip kule manzaralı bir cafede de tatlımızı aldık. Bunu haketmiştik ne de olsa. Hemen alt sokakta Schneider Temple Sanat Merkezi’nde bir sergiyi ve Terziler Sinagogu’nu ziyaret ettik. Önünden geçtiğimiz tüm yapılara tepeden tırnağa bakıp bir şeyler keşfetmeye çalışmak çok heyecan vericiydi. Saint George Hastahanesinin yokuşundan inip Kamondo Merdivenlerinde resim çekmemek olmazdı elbette. Gülen gözler, nostalji düşkünü gönüller kahkahalar ve hüzün eşliğinde bu eski yerleşim yerini terkettik.


Bir daha diyen zihinler ile çok yakında yeni planlar yapmak üzere.


Hoşça kalın, geze kalın  😍

Paylaş
Önceki İçerikMünih – Saarbücken – Nürnberg
Sonraki İçerikHer dil, her renk, her kültür… NEW YORK
1964 İstanbul doğumludur. BÖML mezunu, evli ve iki çocuk sahibidir. Okumak, yazmak, scrabble oynamak, organizasyonlarda rol almak, seyahat etmek ve güzel sanatlar hobileri arasındadır. Kendine misyon edindiği gönüllülük esasınca, derneklerde ve kurumlarda yardımcı olmaya çalışmaktadır. Hafızasında kalanları kendi duygularının gözünden yazıya aktarıp onları yakınlarıyla paylaşmaktan zevk almaktadır. Bu yazıları bir gün kitap haline getirebilmek olası bir hayaldir Vivet için 🙏😉.

17 YORUM

  1. Harikasin can burada oldugum zamanlar zevkle gezerim sen varsan 👌👌👌😘😍😍 emegine saglik

  2. Ellerine,kalemine,gönlüne sağlık Vivetcim. Bol bol yazılarını heyecanla bekliyoruz. Sevgiler

  3. Sishanede yasamamis olsamda O gezide bulunmaktan cok zevk aldim tekrar yasamis oldum herkeze tavsiye ederim vivet de cok guzel kaleme almis tum gezgin arkAdaslarimizi takip edin pisman olmazsiniz 😄👍

  4. Yüreğine, kalemine , emeğine sağlık müthiş bir anlatım teşekkürler .

  5. Vivet
    Süper bir yazı okurken çok duygulandım
    Yazılarının Devamını bekliyoruz

  6. Eline kalemine saglik. O kadar guzel bir uslupla yaziyorsun ki yazdiklarini oanda yasiyorum. Harikasin Vivet cim👍👍👏👏

  7. Yine olağanüstü güzel anlatımı fevkalade bir yazı, kalemine sağlık Vivetcim

  8. Vivet çim ne güzel anlatmışsın keyifle okudum
    Lütfen yazmaya devam et sabırsızlıkla bekliyorum👏👏👍👍

  9. Yüreğine ve kalemine sağlık en az haftada bir gün ordayım ama o kadar güzel anlattın ki etrafıma daha dikkatli bakacağımdan emin olabilirsin

  10. Vivetçiğim Bir Semt ve Yaşanan Duygular bu kadar mı? güzel anlatılır………..Eline Kalemine Yüreğine sağlık………..
    Büyük bir zevkle okudum. Yazılarının devamını bekliyoruz.

  11. Doğma büyüme şişhaneli olarak benide eski günlere götürdünüz güzel anlatımınız için teşekkürler.

  12. Ahh ahh o gün ben de aranızda olacaktım .Kahrolası topuk dikeni yüzünden uzun yol yürüyemediğimden aranıza katılamadım.Ama bir şey kaybetmiş sayılmam o kadar güzel anlattın ki o günü az da olsa yaşamış gibi oldum.Ara ara vakit buldukça kitap okumayı seviyorum ama şimdiden sonra kitap yerine senin yazılarını okuyucam senin yazılarını okumak çok keyifli harikasın cnm tebrikler👏👏💐

  13. Vivetçim buralardan bu güzel yazını Okurken kıskanmadım diyemem o kadar güzel yazmışsın ki anlattığın bazı yerleri bilmiyorum tanımıyorum bile 😱bir dahaki gezinizde ona göre tarihi ayarlayıp geleceğim kaçırmak istemiyorum vallahi harika bir gezi olmuş sayende ben de gezdim teşekkürler vivetçim yazmaya devam😘

  14. Vivetcim okurken anılar da canlandı. Kalemine sağlık. Dudağımda dudağımda hala bir tebessüm bıraktın

Comments are closed.