KEYİFLİ BİR HAFTA SONU GEZİSİ
BURSA
BTS grubumuz ile bir cumartesi sabahı Şabat duası için Balat Ahrida Sinagoguna gitmiştik. Her gittiğimiz yerde olduğu gibi BTS grubunun neşesi ve pozitif enerjisi burada da insanların dikkatini çekmişti. Aralarında bulunan Bursalı bir arkadaş bir hafta da Bursa’ya gelin birlikte Şabat duası yapalım dedi. Fikir ve teklif cazip gelmişti. Nisan ayının son haftasına denk gelen cuma sabah saat 9.00 gibi İstanbul’dan hareketle Bursa’ya doğru yola çıktık. Tabi ki her zaman olduğu gibi gezi öncesi, gezilecek yerleri, yemek yiyeceğimiz mekanları, sokak lezzetleri tadacağımız noktaları not alıp programı hazırladım. Yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuk sonrası Soğanlı Botanik parkına vardık. Kısaca bu parkı size tanıtayım.
Botanik Park, 400 dönümlük bir alanı kaplamaktadır. Bitkisel araştırma ve bilimsel çalışmalara açık olan Botanik Park, kurulduğu 1998 yılından beri birinci derece sit alanıdır. Japon Bahçesi, Fransız Bahçesi, İngiliz Bahçesi, gül bahçesi, kaya bahçesi, kokulu bitkiler bahçesi, şekilli bitkiler bahçesi gibi bölümlerin yer aldığı parkta, 150 tür ağaç, 27 çeşit gül, 76 tür çalı, 20 tür örtücü bitki bulunmaktadır. Yine parkın bünyesinde otel ve restoran olarak hizmet veren 17 ve 19. yüzyıl Bursa konaklarının modellendiği bir bölüm yer almaktadır. Koşu ve yürüyüş yolları, spor alanları, bisiklet parkurları, çocuk oyun parkı, otomobil pisti, spor aletleri gibi etkinlik alanlarının yanı sıra Botanik Park’ta bir de suni gölet bulunmaktadır.
Yürüyüş esnasında Ciğerlerimizi mis gibi oksijen ile bayram ettikten sonra, Öğlen saat 13.00 gibi Botanik park girişindeki İskender Efendi Konağındaki Bursa’nın spesyal yiyeceği İskender kebabı yemek için Konağa giriş yaptık. Daha önceden bilgi almıştım. Et yemeyen vejetaryenler için Patlıcan ve Mantarla yapılmış İskender kebap hazırlıyorlarmış. Siparişimizi verdik yanında buz gibi şıramızı da getirdiler büyük bir keyif ile yemeğimizi yedikten sonra bir başka Bursa spesyali olan Mustafa Kemal Paşa tatlısı ile yemeğimizi sonlandırdık.
Yemek sonrası programımızın akışına göre Tofaş Anadolu Arabaları müzesine yöneldik. Tofaş tarafından restore edilen müze binası, 300 senelik bir çınar ağacına da ev sahipliği yapıyor. Müze bahçesinin içinde ayrıca Tartı aletleri müzesi de bulunuyor. Eski bir hamamı sergi salonuna çevirmişler. Mimari olarak hamam, farklı bir hava vermiş müzeye. Türk otomobil üreticisi Tofaş’ın serüvenine odaklanan özel Müze, eski dönemlere ait at ve öküz arabalarından, geleneksel faytonlara kadar tekerlekli motorsuz araçları sergilemiş. Ayrıca Tofaş yapımı ilk arabalardan günümüze kadar geniş bir koleksiyon sergileniyor. Bunların dışında müzede hemen hemen her ay organize edilen caz konserleri ve geçici sergiler, buradaki önemini daha da anlamlı kılıyor. Arabalar ve tartılar sergilerini ayrı ayrı gezdikten sonra bahçesinde bulunan harika manzaralı şık restoranı olan Fayton Kafe de yorgunluk kahvelerimizi içip biraz dinlendik.
Müze çıkışı rezervasyon yaptığımız ve kalacağımız otel Kervansaray City otele giriş yaptık. Saat yaklaşık 16.00 civarı idi. Çantalarımızı odaya bırakıp çevre gezisine çıktık. Cumhuriyet caddesi istikametinde yürüyüp Ulu Cami ye geldik. Bursa’nın simge camilerinden olan yapı gerçekten görülmeye değer. Cami çıkışı Uzun çarşı, Kapalı çarşı, İvazpaşa çarşısını gezdik. Buradan Hanlar bölgesine geldik. Eski İpek han, Fidan han, tabi ki en meşhur olanı Koza han ı gezdik. Bursa’nın diğer bir özel ürünü olan İpek mamulleri bu handa meraklıları ile buluşuyor. Kravattan mendile, eşarptan seccadeye kadar envai çeşit ürünler şık ve otantik dekorlu mağazalarda satılıyor. Hanlar Osmanlı dönemleri zamanından günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış. İki katlı yan yana odalar halinde inşa edilen hanlar en alt katında Mescid, şadırvan ve havuzu bulunan Bursa’ya gelmişken mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler. Hanları gezerken zaman zaman molalar verip, alt katlarındaki şadırvanların etrafındaki çayhanelerde dinlenip soluklandık. Hızlandırılmış gezimizin detaylı ziyaretlerini ertesi güne sakladık. Çarşıda gezinirken sokak lezzetlerinden tatmayı ihmal etmedik tabi ki. Vlog’lar dan izleyip not aldığım sokakta satılan saç örgüsü şeklindeki simit, tarihi Taş fırında satılan fırın işlerinin en meşhuru tahinli pide ile süt helvası damaklarımızı şenlendirdi. Akşam yemeğine çıkmadan otele uğrayıp üstümüzü değiştirdik biraz dinlenip Bursa’nın meyhanelerinin bulunduğu Arap Şükrü sokağındaki Aydın meyhanesine gittik. Bursalı arkadaşlarımız orayı tavsiye etmiş ve adımıza biz gitmeden bizler için rezervasyon yapmıştı. Kısaca biraz bu sokaktan bahsedeyim size.
En az adı kadar ilginç olan bu sokak, Bursa’nın bambaşka bir yönünü ve kültürünü meraklılarıyla tanıştırıyor. Tam olarak Altıparmak Mahallesi’nde konumlanan bu orijinal sokakta özellikle akşamları fasıl geceleri organize ediliyor. Ahşap yapıdaki salaş meyhaneler dışında Arnavut kaldırımlı sokaklar, bu bölgeye çok farklı bir hava katıyor. Hafta sonlarında sokakta boş masa bulmak pek de kolay olmuyor. Arap Şükrü Sokağı atmosfer olarak İstanbul’da yer alan Çiçek Pasajı ile Kumkapı meyhanelerine benziyor.
Ne yediniz ne içtiniz derseniz, birazda ondan bahsedeyim. Mezelerin bulunduğu tepsiden 5-6 tane meze seçtik. Ortaya güzel bir Peynirli Roka salatası yaptırdık. İlk kadehlerimizi bu leziz mezelerle şenlendirdik. Derken bir müzik sesi bizleri hareketlendirdi. Meyhanelerden tanıdığımız sokak çalgıcıları masa masa dolaşıp istek parçaları çalmaya başladılar. Gecenin ilerleyen saatlerinde Dansözün gelmesi bizlere sürpriz oldu. İkinci kadehlerimizi doldurduğumuzda ortaya, üstü kaşar ile fırınlanmış Levrek sarması ve acısı yerinde Balık kokoreç geldi. Hepsi damak çatlatan cinsindeydi. Keyifli ve eğlenceli bir gece ile günü sonlandırdık.
Sabah saat 8.00 de Bursa’nın ibadete açık olan ve Arap Şükrü sokağında bulunan Geruş Sinagoguna gittik. Çok büyük olmayan. Ancak pırıl pırıl aydınlık değişik mimarisi olan bir Sinagog ile karşılaştık. Kısaca bu Sinagogun tarihçesinden bahsedeyim.
Sultan II. Selim tarafından 16’ncı yüzyılın başlarında inşa ettirilen Sinagog İbranice “kovulmuş” anlamına gelen Geruş adını taşımaktadır. Sultan II. Bayezid, İspanya’dan ayrılmak zorunda kalan Musevileri Osmanlı Devleti’ne kabul etmiş ve iskanlarını sağlamıştır. İlk kafilelerin bir bölümü Bursa’ya yerleştirilmiştir. Musevilerin ibadetlerini özgürce yapmaları için yapılan dikdörtgen planlı sinagog, zemini mermer kesme taştan inşa edilmiş. Ahşap oturma yerleri çepeçevre duvar diplerinde ve ortada daire şeklinde dizilmiş. Bağdadi Kubbesi bulunan Sinagogun Tevası (Hahamın duayı okuduğu masa) mermer sütunlarla çevrili olup kubbenin altında bulunmaktadır.
Bursalı dostlarımızla birlikte yaptığımız keyifli bir Şabat duası sonrası bizleri kahvaltı için Seuda salonuna davet ettiler. Sohbetli, şarkılı bir kahvaltı sonrası aynı sokakta bulunan diğer Sinagog u görmemiz için birlikte Mayor Sinagoguna geçtik. Mimari açıdan Geruş a çok benzeyen bu Sinagog da çok bakımlı ve iç ferahlatıcı bir görüntüye sahipti. Buranın tarihçesi hakkında da bilgiler aldıktan sonra, Bursa gezimizin geri kalanını tamamlamak üzere dostlarımızdan ayrıldık.
Saat 11.30 gibi Bursa şehrini turistik olarak gezmeye, tarihi Tophane Kulesine giderek başladık. Harika bir manzara ile Bursa’yı tepeden izlerken kahvelerimizi yudumladık. Bahçesinde Osmangazi türbesi, türbenin önünde Osmanlı askeri kıyafeti ile nöbet tutan askerler, Osmanlı’dan kalma toplar ve hemen önünde 33 mt yüksekliğindeki Sultan Abdülaziz döneminden yapılan tarihi saat kulesi bahçeyi çok turistik hale sokmuş. Maalesef şimdilerde saat kulesinin katlarına ve eskiden panoramik görüntü veren terasına çıkılmıyor.
Birinci gün hızla geçtiğimiz Cami, Han ve mekanları bu sefer içimize sindirerek gezmeye başladık. Bursa’nın en meşhur meydanı Heykele yürüyerek geldik. Görkemli güzel bir meydan. Meydandan aşağı doğru yürüyerek Kapalı çarşıya geldik. Tabi ki bizim İstanbul’daki ile mukayese edilmese de çok şık temiz bakımlı bir kapalı çarşı. Bursa merkezde gezilecek en güzel yerlerden biri diyebilirim. Çarşı, sadece rengârenk tezgahları ve dükkanlarıyla değil aynı zamanda tarihi atmosferiyle de bizleri etkilemeyi başardı. Ulu Cami’ye son derece yakın olan Kapalı Çarşı’da ağırlıklı olarak kuyumcular ve takı dükkânları ön planda. Kapalı Çarşı’da ayrıca antikacılar, gümüşçüler ve el yapımı sanat eserlerinin satıldığı işletmeler bulunuyor. Toplamda 130 civarında dükkânın hizmet verdiği çarşının tarihi Orhan Gazi’ye kadar uzanıyor.
Buradan, Bursa’nın en önemli tarihi yapılarından biri olarak ele alabileceğimiz Ulu Cami’ye geldik. Tarihi Yıldırım Beyazıt dönemine uzanıyor. “Bursa’nın Ayasofya’sı” yakıştırmasının yapıldığı yapı, şık minberi, 18 köşesi olan şadırvanı ve görkemli minaresiyle öne çıkıyor. Bursa denilince akla gelen ilk yerlerden biri olan Ulu Cami’nin 1396 senesinde yapıldığı tahmin ediliyor. Kendisiyle aynı adı taşıyan caddede konumlanan dini mekân, 1855 depreminde önemli oranda zarar görmesine rağmen sonrasında yenilendi. Çok ayaklı Osmanlı camilerine örnek teşkil eden Bursa Ulu Camii, 3.100 metrekarelik bir iç alana sahip. Bu alanda ahşap oymalar, çiniler ve minyatürler görülmeye değer. Ayrıca iç alanda Osmanlı hat sanatının da en ince örneklerine tanıklık etmen mümkün. Bu arada caminin, o dönemin yetenekli mimarlarından biri olan Ali Neccar tarafından tasarlandığı biliniyor. Caminin genelinde “Kündekâri” adı verilen sanatın yansımalarını görmek mümkün.
Ulu cami çıkışı Şehrin en eski çarşıları arasında gösterilen Uzun Çarşı ya geldik. Bursa’da alışveriş yapmak isteyen yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri. Anlatılana göre, Evliya Çelebi Seyahatnamesinde 1340 tarihinde açılmış olan çarşıdan sıklıkla bahsediyormuş. Hatta bu ifadelerden birinde, çarşının en aktif olduğu zamanlarda 9 bin dükkâna ev sahipliği yaptığını aktarmış. Buradan yürüyüş mesafesindeki Hanlar bölgesine geldik.
Şehirde bu tip hanlara her bölgede rastlamak mümkün fakat Hanlar Bölgesi, en önemli hanları bünyesinde topluyor. Bu hanlar içerisinde Emir Han, Koza Han, Geyve Han, Pirinç Han, Çukur Han, Balibey Han gibi hanları sıralamak mümkün. Şehrin tarihi semtlerinden Heykel’de bulunan tarihi hanlar, birbirine yürüme mesafesinde. 700 yıllık tarihi olan Hanlar Bölgesi’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmesi gündemde. Ahşap ya da taş mimarisine sahip iki katlı dükkânlardan oluşan hanlar, toplamda 106 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor.
Hepsini gezmesek de birçoğuna girdik. Eskiden İpek yolu kervanlarına ev sahipliği yapan bu hanlarda günümüzde başta ipek olmak üzere havlu, kuyum, baharat gibi şeyler satılmakta. Hemen hemen çoğunun avlusu şu an gelen misafirlerine çay bahçesi hizmeti vermekte. Yorulduğumuzda bazı hanların avlusunda soluklanıp, tavşankanı çaylarımızı yudumladık. Gezerken saatin pek farkında değildik. Yavaş yavaş acıkınca saat 3 ü yakaladığımızın farkına vardık. Sokak lezzetleri listemizde yazılı olan Bursa’nın bir başka spesyalitesi olan Cantık pidesini yemeğe gittik. Taş fırının karşı köşesindeki Bursa Cantıkçısı na geldik. Burada ilk tercih kıymalı Cantık. Biz et yemeyenler için ne seçeneğiniz var dedik, kaşarlı ve de mantarlı kaşarlı Cantık yapıyoruz deyince hiç düşünmeden 4 tane mantarlı kaşarlı karışık sipariş edip oturduk. Yanında şalgam ve ayran istedik. Yerken kimse konuşmuyor bu enfes ve leziz pidenin tadına varmaya çalışıyordu. Bu harika yemeği Süt helvası yiyerek taçlandırdık. Yemek sonrası hanları, caddeleri, çarşıları arşınlamaya devam ettik. Akşam saatlerinde otelimize dönüp aracımıza binip dönüş yoluna geçerek İstanbul’un yolunu tuttuk. Keyifli, tarihi ile gastronomisi ile güzel bir hafta sonu geçirmek isterseniz ısrarla Bursa’yı tavsiye edebilirim.
Bir Tutkudur Seyahat…
Selam bts gezginleri evet bende bursayı az çok gezmiş biri olarak çok güzel bir şehir ama sizin anlatımınızla daha güzelleşmiş ve yorumlarıyla anlatış şeklinizle mükemmel oldu vallahi kaleminize yüreğinize sağlık Yako Taragano sevgiler gezmeye vede bizleri de bilgilendiemeye devam👌👌👌