Ana Sayfa Adım Adım Türkiye “ŞEHR-İ NUH” ŞIRNAK Yazı ve Fotoğraflar: Timur Özkan

“ŞEHR-İ NUH” ŞIRNAK Yazı ve Fotoğraflar: Timur Özkan

249
5
Paylaş

 

 

“ŞEHR-İ NUH” ŞIRNAK

Yazı ve Fotoğraflar: Timur Özkan

 

Şırnak herkes için ayrı bir anlam ifade edebilir. Bana göre Şırnak Türkiye’de en son gördüğüm ildir. Şırnak’a gittiğim gün Türkiye’de ayak basmadığımı il kalmamış oldu. Dolayısıyla çoğunu gezmek için, bir kısmını iş vesilesiyle ziyaret ettiğim diğer 80 ilimizden sonra Şırnak topraklarına ayak basmaktan ayrı bir haz aldığımı belirtmeden başlayamadım, Şırnak izlenimlerini paylaşmaya…

Bu gezinin benim açımdan bir diğer özelliği de Türkiye’de ilk defa bir tur grubuyla geziye çıkmaktı. Hepsi de Ankara’dan katılan 22 kişilik bir grupla gerçekleştirdiğimiz bu gezi Diyarbakır Havaalanı’ndan başlayıp Van Ferit Melen Havaalanı’nda sona erdi. Gidişte Zerzevan Kalesi’ni (Çınar/Diyarbakır) gezdiğimiz ve Midyat’ta (Mardin) yemek molası verdiğimiz turun dönüşünde ise Van’ın Başkale, Gürpınar ve Edremit ilçelerine uğramakla birlikte esas itibariyle Şırnak ve Hakkâri ile bazı ilçelerinin gezdik. Hakkâri izlenimlerini başka bir yazıya bırakarak burada Şırnak izlenimlerimi paylaşacağım.

İdil

Toplam beş günlük tur programının 1,5 gününü geçirdiğimiz Şırnak’ı gezmeye İdil’den başlıyoruz. İlk durağımız yeni adıyla Mağara Köy olarak da anılan Kivex.

Bir Ezidi köyü olan Kivex 1990’larda terk edilmiş. Yöresel mimarisiyle dikkat çeken taş evlerin içine giremiyoruz ama oldukça ilginç mezarların bulunduğu köy mezarlığında Ezidilik inanışı ve gelenekleri hakkında bilgiler aldıktan sonra köyden ayrılıyoruz. Etnodinsel bir Kürt topluluğu olan ve sayıları giderek azalmakta Ezidiler (Yezidiler) Türkiye’den başka Ermenistan, Gürcistan ve Suriye’de de yaşıyorlar ve sayıları giderek azalıyor.

Kivex’den sonra uğradığımız Bsorino (yeni adıyla Haberli) ise bir Süryani köyü. Nasturilik ve Keldanilik olarak iki alt gruba ayrılan Süryanilik esas itibariyle Mezopotamya kökenli bir inanış. Süryanice veya Aramice konuşuyorlar. Süryanicede ”sabro” (umut) ve ”sbartho” (iyi haber) sözcüklerine benzetilerek Türkçede ”Haberli” olarak isimlerinden köyün kilisesinde (Mor Dodo Kilisesi, 629 yılında yapılmış.) bir süre vakit geçirerek halka tanışıyoruz.

Özellikle kilisede eğitim görmekte olan çocukların ilgisi unutulmaz.

Daha sonra İdil’in merkezine geçerek Süryanilerin önemli ibadethanelerinden Meryem Ana Kilisesi’ni ve hemen yakınındaki Timur Çeşmesi’ni geziyoruz.

Anadolu seferinde her yeri yakıp yıkan Timur’un burada çeşme yaptırmış olması akla yatkın değilse de Anadolu’da Timur’un adını taşıyan tek yapı (*) olduğu söylenen ve orijinali 15. yüzyıla tarihlenen bu çeşme 2016’daki hendek/barikat olaylarında bombalandıktan sonra yakın zamanda yeniden inşa edilmiş.

Bu çeşmeden başka yörede Şırnak-Güçlükonak Yolu üzerinde bulunan tepelerin de Timur’un Pençeleri olarak adlandırıldığını öğreniyoruz. Söylentiye göre Finik Kalesine vardığında direnişle karşılaşan Timur; ordusunu Dicle’nin karşı kıyısına yerleştirerek kale ve eteklerini topa tutar. Timur’a atfedilen yamaçlardaki top izlerinden dolayı bu tepeler ‘Timur’un Pençeleri’ olarak anılıyor.

Cizre

Şırnak’ın gezilecek görülecek yerleri açısından en zengin ilçesi Cizre. İdil’e 38 km uzaklıktaki Cizre, Dicle nehrinin kenarında, Suriye sınırının sıfır noktasında ve aynı zamanda tarihi İpek Yolu üzerinde yer alıyor.

Adını Dicle nehri burada kıvrılarak ada gibi bir alan oluşturduğu için, Arapçada “ada” anlamına gelen “Cezire”den alan Cizre; uzun tarihi boyunca Babil, Arap, Asurlu, Med, Kürt, Pers, Selevkos ve Sasani, Emevi ve Abbasi, Selçuklu ve Osmanlılara ev sahipliği yapmış.

Cizre’de önce Abdaliye Medresesi’nin avlusundaki Mem u Zin Türbesi’ne gidiyoruz. Mezarı Doğu Beyazıt’ta bulunan Kürt âlim, yazar Ahmed-i Hani’nin şiirleştirerek unutulmaz kıldığı Mem u Zin Efsanesi 550 yıldır kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Özü itibariyle bir aşk hikâyesi olan efsanenin başkahramanları Mem ve Zin ile hikâyenin kötü adamı Beko aynı türbede yatıyorlar.

Cizre’deki ikinci durağımız olan Ulu Cami restorasyonda olduğundan dolayı avlusuna dahi giremediğimiz için kapılarındaki ünlü ejder figürlerini göremiyoruz ama hemen bitişiğindeki bir apartmanın terasından gördüğümüz kadarıyla özellikle farklı minaresiyle dikkat çeken tarihi bir yapı.

Buraya kadar gelmişken caminin çok yakınındaki Susuz Köprü’yü de görmeden geçmiyoruz. Dört kemerli taş köprü, altından akan su kalmadığı ve hemen yanından yol geçtiği için artık kullanılmasa da gezginler için ilgi çekici.

Bundan sonra gezdiğimiz Dicle Nehrinin hemen kıyısında yer alan Cizre Kalesi (Bırca Belek) MÖ 4000 yıllarında Gutiler tarafından yaptırılmış. Siyah bazalt taştan yapılmış olan ve bir kısmı restore edilen Kale’nin Dicle Nehrine bakan kısımları gezilebiliyor.

Sıradaki durağımız Dengbejler Evi. Programda yer almadığı halde rehberimizin sürprizi olarak gittiğimiz evde gezimizin en renkli zamanını geçiriyoruz. Kürtçe Deng (Ses) ve bej (söyle) sözlerinden oluşan Dengbej geleneksel Kürt sözlü edebiyatını icra eden kişiye deniyor. Sadece sözle (kilam) ya da geleneksel enstrümanlarla (stran) sanatlarını icra eden dengbejler; kahramanlık, bahar, düğün gibi temalı şiir-hikayeler dillendiriyorlar.

Cizre Belediyesi tarafından tarihi bir yapıda (Mehmet Ağa Kasrı) oluşturulan Dengbejler Evi’nde usta dengbejler Abdurrahman Ciziri ve Mesut Ciziri’nin de aralarında bulunduğu dört sanatçıyı büyük bir keyifle dinledikten sonra kendileriyle hatıra fotoğrafları çektiriyoruz. Dinleti sonrası davet edildiğimiz; Cizre Kaymakamlığı Halk Eğitim Merkezi’nin, Melaye Ciziri Meydanı’ndaki El Emeği Göz Nuru Satış Noktası’ndan alışveriş ediyoruz.

Daha sonra rehberimiz yemek molası kısa bir serbest zaman veriyor. Cizre sokaklarında dolaştığımız bu sürede Kiraz Fistan olarak adlandırılan ve genellikle düğünlerde giyilen yöresel kadın giysileri ve bu giysilerin dikildiği kumaşların satıldığı dükkânlar ile kuyumcuların çokluğu dikkatimizi çekiyor. Rehberimizin ayrıntılı bir şekilde anlattığı Kürt düğünlerinin olmazsa olmazı kiraz fistanlar aynı zamanda geleneksel kültürün önemli bir ögesi.

Yörede ele geçirilen bazı arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği Cizre Kent Müzesi’nin bir bölümü de Cizreli âlim İsmail Ebul iz El Cezeri’ye ayrılmış.  12. yüzyılda yaşamış olan Cezeri su saati, otomatik kontrol düzeneği, şifreli anahtar gibi 60 kadar icadını Kitab-ül Hiyel adlı kitabında yayınlamış.

Ağrı Dağı Efsanesi’yle anılan Nuh Peygamber’in türbesinin bahçesinde bulunduğu Hz. Nuh Camii Cizre’nin merkezinde. Kuran’ın ilgili ayetinde “…su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cudi’ye oturdu.” yazdığı için Nuh’un 80 tür canlıyla bindiği geminin tufan sonrası Cudi Dağı’nda karaya oturduğuna, Hazreti Nuh’un da Cudi eteğindeki Cizre’ye yerleştiğine ve burada vefat ettiğine inanılıyor. Hz. Nuh; Hz. Nuh Camii’nin avlusundaki türbesinde çok büyük bir sandukada yatıyor.

Tevrat’ta “gemi yedinci ayın onyedinci gününde Ağrı’ya oturdu” yazdığı için Yahudiler, diğer bazı kaynaklara göre Hristiyanlar ise Ağrı Dağı’nı kutsal kabul ediyorlar. Belki de Nuh’un birden çok gemisi vardı, kim bilir?

Nuh Peygamber’in türbesinin hemen çaprazında İslam dünyasının büyük filozoflarından Şeyh Ahmet El-Cezeri’nin türbesi bulunuyor. Eserlerini Kürtçe yazan ve Mellaya Ciziri olarak da tanınan Ciziri’nin de eğitim verdiği Kırmızı Medrese  (Medresa Sur) Selçuklu mimari tarzında olup yapımı 15. yüzyıla tarihleniyor.

Programımızda olmasına rağmen restorasyonu tamamlandığı halde henüz açılmadığı için içine giremediğimiz ve zamanında önemli bir eğitim kurumu olduğu belirtilen tarihi yapının bundan sonra ne olarak kullanılacağı merak konusu.

Böylece Cizre gezimizi tamamladıktan sonra Şırnak’a doğru yola çıkıyoruz.

Dicle’nin kollarından Kasrik Çayı boyunca devam eden Kasrik Boğazı; heybetli zirveleri, doğa harikası dağ şekilleri ve at üzerinde insan kabartmasıyla görülmeye değer.

Çay üzerindeki çardaklarda balık ve çay servisi yapılan Kayalı Park Restoran’daki dinlenme molası sonrası Cudi Dağı manzaraları eşliğinde yolculuğumuz devam ederken kısa bir mola daha veriyoruz. Bu defa amacımız sadece bir fotoğraf çekmek. Jandarmadan izin alarak Ankara’daki İş Bankası’nın tarihi binasına  -biraz zorlamayla-benzetilen kaya kütlesinin önünde birkaç fotoğraf çektikten sonra yolumuza devam ediyoruz.

Şırnak

Cizre ilçesine 42 km uzaklıktaki Şırnak tarihte Cizre’nin yaylası olarak kurulmuş. Adının kökeni kimi tarihi kaynaklarda geçen “Şehr-i Nuh” (Nuh’un Şehri) sözcüğüne dayanıyor. 1990 yılında Siirt’ten ayrılarak Türkiye’nin 73. ili olmuş.

Şırnak’ın il merkezine geldiğimizde hava kararmak üzere olsa da Park Meydan’daki Cudi ve Gabar manzaralı çay bahçesinde bir mola daha vermeden geçmiyoruz. Günü, otelimizde aldığımız yöre mutfağından turistik gösteriye uyarlanan akşam yemeğiyle tamamlıyoruz.

Şırnak’ın diğer ilçelerinden Güçlükonak’taki Fenikelilerden kalan Finik Kalesi ve İdil-Güçlükonak arasında yer alan (Dicle’nin kollarından) Cehennem Deresi ile Beytüşşebap’taki Faraşin Yaylası Şırnak’ta görülebilecek diğer yerler arasında not edilebilir. Silopi ilçesinde Irak’a açılan Habur Sınır Kapısı bulunuyor. Uludere’de ise (Hakkâri ile beraber) endemik ters lale yetişiyor.

Böylece Şırnak’ta gezip gördüğümüz yerleri ana hatlarıyla özetledikten sonra şu birkaç notu eklemezsem bu gezi yazısı eksik kalabilir.

Öncelikle güvenlik sorunu diye bir şey kalmamış. Sık sık karşılaştığımız kimlik kontrollerini önce biraz yadırgıyoruz ama kısa zamanda alışıyoruz. Halk bölgenin terörle anılmasını, hatta güvenlik endişesinden bahsedilmesini dahi hoş karşılamıyor. Hemen herkes en çok bir iki yılda bölgede turizmin çok hareketleneceğine inanıyor ki haksız sayılmazlar.

Dikkatimi çeken bir diğer ayrıntı beş yıldızlı otellerde dahi alkollü içki bulunmaması oldu. Neden diye sorulduğunda “yöre halkının duyarlığı” diyorlar. Buna karşın kadınların günlük yaşamda öne çıkmaları, ayrıca çocukların ve gençlerin yabancılara içten ilgileri dikkat çekiyor.

Son olarak rehberimiz Ahmet Kurt’un “Bu bölgede turizm sadece kültürel bir etkinlik değil aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesidir.” mealindeki cümlesini not etmek isterim. Her zaman gezginleri kültür elçileri kabul eden birisi olarak bu nitelendirmeye de içtenlikle katılıyorum.

 

(*) Ankara’nın Çubuk ilçesinin Melikşah köyünde bulunan metruk durumdaki Timur Hamamı’nın da Timur tarafından (kızı Melikşah Hatun adına) yaptırıldığı rivayet ediliyorsa da kimin yaptırdığı ve hatta söz konusu yapı kalıntılarının bir hamam olduğu kesin değil.

 

 

TİMUR ÖZKAN

ozkantimur@yahoo.com

1957 yılında Ankara’da doğdu. 1981’de Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Mimarlık Bölümü’nden, 2020’de Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Kültürel Miras ve Turizm Bölümü’nden mezun oldu.

Türkiye’de ve yurt dışında çeşitli şantiyelerde çalıştı. Öğrencilik yıllarında gezmeye başladı. Türkiye’nin tamamını ve yedi kıtada, 100’den fazla ülkenin 500 civarında kentini gezdi.

12 gezi ve 6 araştırma/deneme kitabı yazan, 22 kitap derleyen ve 14 kitabın da editörlüğünü yapan Özkan’ın; ayrıca çeşitli seçkiler ile gazete ve dergilerde 700’ü aşkın gezi ve araştırma yazısı yayımlandı.

Gezi yazıları vd. yarışmalar ile fotoğraf sergilerinde koordinatörlük veya seçici kurul üyeliği yaptı. Yurtiçinde ve yurtdışında fotoğraf sergileri düzenledi. Ankara, Gezi ve Edebiyat temalı bir çok konferans, panel, sempozyum vb. etkinlikte katılımcı, yönetici veya düzenleyici olarak yer aldı.

2012 yılında Ankara Kulübü’nün “Başkent Ankara’ya Hizmet Ödülü”ne ‘Ankara Gönüllüsü’ alanında, 2013 yılında ise Türkiye Gezginler Kulübü’nün “Yılın Gezgini” ödülüne ‘Altın Gezgin’ kategorisinde layık görüldü.

Kapsamlı bir gezi ve Ankara literatürüne sahip olan Özkan, Ankara’nın yakın tarihine özellikle Cumhuriyet öncesi dönemiyle Cumhuriyetin ilk yıllarına ilgi duymakta ve ilerde Ankara araştırmalarına yönelmeyi planlamaktadır.

Timur Özkan; Ankara Kulübü Derneği, Mimarlar Derneği 1927 ve Çiğdemim Derneği’ne üyedir.

5 YORUM

  1. Selamlar sizde bu guruba hoşgeldiniz Timur bey bize Şırnak gezisiyle ilgili güzel bilgilerinizden dolayı teşekkür ederim emeğinize kaleminize sağlık bol bol gezin bol bol da bize yazın sevgiler,🙏♥️👌🙋

  2. Timurtaş Ozkan’in yazısını okudum şimdi ..1972’de gelmiştim oranlarını ama unutmuşum , ya da zaten çok gelişmiş oraları, Harika oldu bana .Teşekkürler ikinize de Sevgili YAKO ..👍

  3. Benim ve birçok gezgin arkadaşımızın yazdığı gezi kitaplarının kıymetli editörü, birlikte gezmekten büyük keyif aldığımız çok değerli gezginimiz Timur Bey’e çok teşekkürler… Yine yazmış olduğu yazı ile bizi Şırnak’ta hissettirdi. Kaleminize, yüreğinize sağlık…Gezilerimiz hiç bitmesin. Tabii bu güzel buluşmayı sağlayan Yako Bey’e de gönülden teşekkürler…

  4. Timur Bey Blogumuza Hoş geldiniz. Kaleminize yüreğinize sağlık. Şırnak ‘ı Görmek kısmet olmadı. İnşallah bundan sonra görmek kısmet olur. Detaylı anlatımınız ve bizlere aktarmış olduğunuz değerli bilgiler için size çok teşekkür ederiz. Kaleminiz ile geze kalın.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here