Ana Sayfa Adım Adım Türkiye HATAY ❤️ ANTAKYA

HATAY ❤️ ANTAKYA

11745
17
Paylaş

          HATAY ❤️ ANTAKYA

      Antakya Antakyalılardan Öğrenilir

 

Her seyahatte yeni bir whatsapp grubu kuruluyor şu anlarda moda bu. Hedef Antakya. Spontan oluşan geziler de kabulümüz, ancak biz yine de önceden çalışılan sınavların daha verimli olduğunu ve daha yüksek not getirdiğini düşünerek, dört ay evvelinden kararlarımızı verip hayallerimizi kurduk bile.

Bizi gezdirecek ve şehri tanıtacak dostlarımız doğma büyüme Antakyalılar. Kenetlenmiş koca bir aile bize rehberlik edecekler bu kez.

Anlatılmaz yaşanır bir samimiyet, dostluk ve sevgi yanımızda taşıdığımız duygulardı bu seyahatte. Sözlerle teşekkür etmek  yetmezdi, ben de yazdım <3

Havaalanında uçaktan iniş ve bizi bekleyen koca otobüsümüz. “Gün başlasın” mottosu bize sabah çok erkenden verildi bile. Valizler otobüsün bagaj kısmına konuldu ve direkt gezmeye başladık. Antakya; geçmişten günümüze farklı kültür ve inançların bir arada yaşadığı bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış barış, kardeşlik ve hoşgörü kenti.

Aracımız yol alırken, Antakyalı dostlarımız bize çevreyi anlatmaya ve genel bir bilgi vermeye başladılar. Kimimiz resim çekiyor kimimiz etrafını ilgiyle izliyordu. İlk gözüme çarpan pamuk tarlalarıydı. Gel beni topla diyordu sanki bembeyaz kar yağmış görüntüsündeki pamuklar. Ve mandalina ağaçları.

Yolumuzun üzerinde ilk molamızı Hıdırbey Musa Ağacı’nda verdik. İnanışa göre Musa Peygamber buraya asasını saplamış ve oradan su içmiş. Daha sonra asası yeşermiş ve bu ağaç olmuş. İlginç hikayeleri dinlemek güzeldi. Tarihi bilgiler veya rivayetler hepimizin ilgisini çekti elbette. Yöresel ürünler satan etraftaki satıcılar da çok ilginçti. Ağacın yanından akan dere üzerinde oturup lahmacun benzeri etsiz ama muhteşem lezzetli biberli ekmeği yedik. O an seferi olduğumdan, bu üç gün diyetim etkilenmeyecek diye ikram edilen herşeyi yemeğe karar verdim :))). Vallahi çok da iyi ettim. Çaylar da çok iyi geldi hemen ardından. Tavsiye üzerine oradan kuru incir de aldım (bu arada Antakyaya gelecek olanlara en az bir orta boy boş valizle gelmenizi tavsiye ederim :))

Yolumuzun üzerinde bir başka uğrak yerimiz Vakıflı Köyü oldu. Türkiyedeki son etnik Ermeni Köyü. Düzgün temiz ve yeşillikler içinde. Dağlardan gelen sular ufacık şelaleler halinde her yerden akıyor. Kilisenin hemen alt kısmında kooperatif ürünleri satılıyor; en güzeli de Köyün  hanımlarının kooperatif bahçesindeki masada zeytin kırma görüntüleriydi. Sohbetler ederken aramızdan bazıları da zeytin kırma işine dahil oldular. Vakıflı Köyü Akdeniz’i gören bir konumda, tepede konuşlanmış. Yukarıdan aşağı panaromik bir tur attı otobüsümüz.

Samandağ’a vardık. Otobüs 30 derece sıcaklık gösteriyorken, hiç birimizde bir damla terleme görmedim.

Deniz kenarında önce Hz Hızır Türbesi ziyaret edildi. Rivayete göre etrafında yedi kere dönünce dilekler gerçekleşirmiş. Dünyanın her yerinde kalpler, eller, dilekler O’na açılıyor, hangi evinde olduğu mühim değil.

Bu düşüncemizle herkes içinden geçenleri diledi.

Hemen önünde Çevlik Plajı:  Dünyanın en uzun ilk on beş kumsalı arasında yer alıyor. 14 km uzunluğunda muhteşem bir kumsal. Çoraplar ve ayakkabılar hemen fora edildi. Sıcacık bir su değdi ayaklarımıza. Yağ gibi deniz hepimizi mest etti.

Dostlarımızın söylediğine göre bu kumsal çok da masum değilmiş hani. Böyle yağ gibi durduğu bizi aldatmasınmış, yaz zamanı çok can almış bu sular. İstanbul Şile gibi hırçın olurmuş bazen deniz. Grubumuzun gençleri ❤️, sahili denizin içinden yürüyerek turladılar. Bu keyif her zaman ele geçmiyor tabii ki. Dervişhan Restoran’da yerlerimiz ayırtılmıştı. Ve Antakya; yemekleriyle, muhteşem tatlarıyla midelerimizi fethetmeye burada başladı.

Yemek sonrası yine Samandağ Bölgesi’nde yer alan Antik Kent’i görmeye hazırdık. Titus-Vespasianus Tüneli (İ.S 69- 81) ve Beşikli Mağara çok ilginç bir tırmanma yolu. Özellikle Tünel çok çetrefilli bir yol. Roma İmparatoru Vespasian dağlardan gelen sel sularının şehir yaşamını tehdit edecek boyutta zarar vermesine önlem olarak akıntının yönünü değiştirecek bir tünel yapılmasını emretmiş. Tünel yapımını ancak oğlu Titus tamamlayabilmiş. Japon Turistlerle merhabalaşarak ve gülerek başladığımız tırmanış, birbirimize yardım ederek sonlandırabildiğimiz bol adrenalinli bir maceraya dönüştü. Yolun karanlık bölümünde telefonlarımızın projektörleri ve kaygan bölümünde de ciddi ölçüde yardımlaşmak gerekti. Ancak tünelden dönüşteki gün batımı seyre değerdi.

 

Şehrin ortasından geçen Asi Nehri var. Kalacağımız yer buraya çok yakın Hürriyet Caddesi’nde. Trafiğe kapalı bir alan. İnsanlar olağanüstü kibar ve ileri görüşlüler, nihayet otelimizde odalarımıza girip biraz dinlendik

Bu yorgunluğun üstüne, eğer çıkacağımız saate alarm kurmasaydık sabaha kadar uyuyabilirdik. Akşam yemeği için rotamız Konak Restaurant idi. Cici giyinip yürüme mesafesindeki mekana gittik. “Dibim düştü” deyimi burada tam karşılığını buldu düşündüklerimin. Ortam, yemeklerin çeşitliliği-lezzeti ve hizmetteki güler yüz ve içtenlik tam anlamıyla mükemmeldi. Antakyada bu tarz restoranlar oldukça revaçta. Ortadaki Avlu, bir zamanlar çoklu aile fertlerinin birlikte yaşadığı ortamı oluşturmuş. İçeri girildiğinde sıcaklığı hissetmemek mümkün değil. Bir de grubumuzun samimiyeti ile daha da güzel bir geceydi. Bu yazıyı yazarken keşke bahsettiğim mekanlardan reklam ücreti talep etseymişim diye düşünmedim değil :)). Şaka bir yana, reklamı yapılmayacak gibi de değil. Tavsiyeye şayandır.

Sabah oteldeki kahvaltımızda zahterle tanıştım. Zahter; kekik kokulu baharlı tadı olan bir ot türü. Ekmek önce zahtere sonra yanındaki zeytinyağına banarak yeniyor. Bakalım buradan kaç kilo alarak döneceğiz diye düşünmek istemedim yerken :)).

Cuma sabah; günümüzü Hatay Arkeoloji Müzesi, Saint Pierre Kilisesi ve Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müze&Otel ve öğleden sonra yakın çevrede alışverişe ve gezmeye ayırdık.

Hatay Arkeoloji müzesi aslında öyle bir iki saat gezmekle bitecek bir yer değil. İşin hakkını vermek gerek. Ancak saatler kısıtlı. Borcum olsun sana güzel müze, bir daha gelmek üzere deyip çıktım. Bu arada müze kart edinirseniz bir çok yere girmek için kolaylık olacaktır,dikkatinize.

Saint Pierre Kilisesi de şehri tepeden seyreden bir konumda. Eski yaşamların keşfi çok ilginç.

Bir sonraki adım Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müze& Otel. Hilton ile anlaşma yapıp daha sonra yollarını ayıran kişi Antakya’nın hatırı sayılır isimlerinden. On yılda yapılan oteli hayranlıkla inceledim. Belli ki yapım aşamasında vurulan her kazma hiç bir yeri zedelemesin diye titizlikle davranılmış. Otel, ziyaretçilerini bir göz ziyafetine davet eder şekilde yapılmış. Baktığınız her yerde otel yapım aşamasında çekilen tüm eziyetlere değmiş dedirtiyor.

Uzun Çarşı. Otelimize de çok yakın. Neler mi aldım? Zeytinyağlı sabun, nar ekşisi, biber ve domates salçası, humus, kireçte kabak, isot, kırmızı pul biber, dağ kekiği,  dibek kahvesi, künefe, magnetler, ipekçiden fularlar ve daha bir sürü şey. Esnaf çok cana yakın, aldıklarımızı otelimize gönderdiler; taşımayalım, yorulmayalım diye. Kireçte kabak, ceviz ve patlıcan tatlılarının yapıldığı yere gittik. Öğlen yemeğini döner dürümle geçiştirdik.  Ama o künefe yok mu ? Çınaraltı’nda Yusuf Ustada koca tepsi künefeyi tek seferde ters çevirme hamlesini seyretmek ve tadına vararak yemek için beklemek harika bir duyguydu. Önüme gelen dondurmalı ve fıstıklı künefeyi bir lokmada yutmak istedim:)))

Akşam üzeri Antakya Sinagogu, ziyaretimiz ve dualarımız için açıldı. Eller yine gökyüzüne çevrildi. Dua ve Amen 🙏.

Çıkışta otele gitmek yerine Affan Kahvesini tercih ettik. Çok şeker bir kahvehane. O nasıl bir Haytalıdır ? Bu kez ilginç bir sütlü tatlı. Daha fazla anlatmayacağım, gidin, görün, tadın :).

Ve sazlı sözlü gecemiz Sveyka’da hayat buldu. Antakyalı dostlarımızın baba evi konağı imiş burası önceden. Nasıl güzel !…Tüm ardımızda bıraktıklarımız gibi. En azından hala yerinde görülebiliyor.

Son günümüz. Sabah erkenden valizlerimizle otelden ayrıldık. Geldiğimiz yer Defne/ Harbiye. Her taraf şırıl şırıl şelale, sular. Suların içine kondurulmuş iskemle-masalarda oturmak, yaz zamanı nefes alabilmeyi mümkün kılıyor burada. Hatta hiç bir yere kalkıp gidesi gelmiyor insanın. Doğal kaynak suyunu tattık. Nasıl akıp gidiyorsa dağlardan, öyle geçti boğazımızdan.

Hemen sonrasında Hydro Park ziyaretimizi de yaptık. 1960lardan sonra baraj özelliği kalmamış buranın. Gezilmesi görülmesi gereken yerlerden biri.

Bir yeri gezmek güzel, oralılarla daha da güzel. Öyle bir anlatıyorlar ki size, küçüklüğünüzde yaşadıklarınızı hissediyorsunuz. Duygusallık tavan yapıyor.

Aynı okul mezunu dört kızkardeş, okudukları okulun içine girip bahçedeki öğretmenlere biz bu okul mezunuyuz, bi fotoğraf çekinebilir miyiz ? diyorlar. Öğretmenler ne seviniyorlar bu teklife.

Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer bu herhalde.

Söylemeden geçemiyeceğim. Bu güzellik karşısında Atatürk’ün niye buradan vazgeçmediğini anladım.

Güzelsin Antakya 😍

Paylaş
Önceki İçerikGÜNEY AMERİKA TURU (Arjantin-Uruguay-Brezilya)
Sonraki İçerikTARİHİ GALATA KULESİ
1964 İstanbul doğumludur. BÖML mezunu, evli ve iki çocuk sahibidir. Okumak, yazmak, scrabble oynamak, organizasyonlarda rol almak, seyahat etmek ve güzel sanatlar hobileri arasındadır. Kendine misyon edindiği gönüllülük esasınca, derneklerde ve kurumlarda yardımcı olmaya çalışmaktadır. Hafızasında kalanları kendi duygularının gözünden yazıya aktarıp onları yakınlarıyla paylaşmaktan zevk almaktadır. Bu yazıları bir gün kitap haline getirebilmek olası bir hayaldir Vivet için 🙏😉.

17 YORUM

  1. Sevgili Vivet eline ,kalemine gönlüne sağlık, Harika bir Antakya Gezisini tekrar bize yaşattın.
    Ben de sana katılıyorum. ANTAKYA, Antakya’ lı dostlar ile gezilir. Tüm Antakya’lı Dostlarımıza teşekkür ederiz. Sayenizde, Antakya’yı çok sevdik ve hayran kaldık. Yemekleri, Tatlıları,şaleleri,tarihi yerleri,müzeleri , sıcacık insanları ile Antakya Harika bir yer. Farklı Dinden ve kültürden olan halkın uyum ve saygı içinde yaşadığı bir şehir. Şiddetle tavsiye ediyorum.Mutlaka Gidin.

  2. Sevgili Vivet kısa süre önce bizde o şehri gezip görme şansına sahip olduk. Gerçekten yazını okurken bir kez daha oraları gezmiş gibi oldum. Kalemine sağlık.

  3. çok kiymetli dostlarım.. doğduğum ve büyüdüğüm ve bu şehri sizlerle beraber gezmek çok keyfliydi..vivet kalemine sağlık antakya gezisi ancak bu kadar güzel anlatılır. ilk gün sizlerele duygularımı paylaşırken söylediğim şu sözü bir daha yineliyorum..kendimi rüyada hissetirdiniz. beni geçmişinle şu an ki zamanı yaşattınız..böyle bir şehri bıraktığımıza tabiki hüzünleniyoruz.ancak sizler gibi dostlarımız olduğu içinde seviniyoruz iyiki varsınız..iyiki sizlerle böyle bir gezi yaptık..

  4. Bir insana niye “glikoz” denir? E cunku yazisini bile okurken insanin yanagi tebessum modunda kilitleniyor🤗 oyle tatli, oyle samimi anlatiyorsun ki, yuzyuzeymis gibi gulumsetiyorsun😊 anlattiklarina gelince gitmemis olan tanisiyor, giden ikinciyi pekistiriyor, geziyi seninle yapmis kadar olunuyor. O guzel calisan zihnine, o buyuk yuregine, muhtesem kaydeden hafizana ve klavyene saglik cankisim🧿❤️

  5. Vivetcim yüreğine kalemine sağlık. Müthiş yazmışsın adeta aynı anları tekrar yaşadım.
    Teşekkür etmekten başka ne diyebilirim sana. Eeeeee haricinde 😀

  6. Gercekten gorulmesi gereken harika bir sehir.ne mutlu ki antakyali dostlarimiz olup ,bu sehir de bize rehberlik ettiler.sevgili vivet anilarimi hatirlattigin icin tesekkurler.eline kalemine saglik..

  7. Antakya harika senin anlatımınla çok gidilesi😍beraber gitmeyi diledim.Hayat birlikteyken güzel🥰

  8. Canim Vivet ,eline ,koluna ,kalemine saglik 💐 Antakya bu kadar guzel anlatilabilirdi.Yaziyi okurken tekrar kendimi orda samadagda musa agacinin yaninda kahve icerken ,Çevlik plajindan ciplak ayak yururken,Ermeni koyunde mandalina toplaken ve kisacasi tum yazdiklarini gozum kapali hissettim.Ne muhtesem bir sehir tasi topragi altindan degerli tarih ,yasayan insanlari ise gonulleri varlikli ve bir o kadar mutevazi 💕 Sevgili Cemallere ne kadar tesekkur etsek az 🙏 Bu grup sayesinde yeni bir sehir ve yeni insanlar tanimak kazandigim en guzel servet oldu .Iyi ki gelmisiz ,iyi ki tanimisiz ,iyi ki varsiniz .Bu ekiple yeni yerler gezme ve guzel anilar biriktirme dileklerimle 💞💐

  9. Canım arkadaşım öyle güzel anlatmışsın ki seninle birkez daha gezmiş oldum.Eline,yüreğine,kalemine sağlık.🙏👍😘

  10. Sevgili vivet bu güze yazıyla bizi çok duggulandırdın kalemine ve emeğine sağlık bizde çok güzel bir gezi geçirdik hepimizin enerjisi çok güzel ve uyumluydu daima güzel günlere hep beraber😘😘❤️❤️🙏🏻

  11. Sevgili Vivet ne kadar güzel yazmışsınız Hatay gezimizi. Tekrar,an be an yaşamış gibi oldum. Kaleminize sağlık. Yeniden bir gezide buluşmak ümidiyle. 🌺🌺🌺🌺💞💞

  12. Sevgili Vivet bukadar güzel anlatınki gitmiş kadar oldum ağzına kalemine sağlık okudukça insanın yemek yemesi
    Geliyor hele o tatlılar olsada yesek ..bir fırsatını bulup en yakın zamanda gitmeyi düşündüğüm ilk yer olacak sen hep gez ve bize güzel anlatımınla bize anlat güzel anlatımın için tebrik ediyorum

  13. Canım Vivetçiğim bir gezi bu kadar mı güzel anlatılır benim de çok görmek istediğim yerlerden biridir Hatay bu sefer kısmet olmadı ama ilk fırsatta gitmeyi düşünüyorum.Orhan Kural’ın kitaplarını çok severim ama senin de gezi yazılarını okumak bana en az o kitaplar kadar keyif veriyor diyebilirim.Sanki bende sizinle gezmiş bu güzellikleri görmüş gibi hissediyorum.Eline kalemine yüreğine sağlık Son hızla yazmaya devam canım.Seni de yazılarını da çok çok seviyorum 💕😘

  14. Guzelsin Vivet’cim sanki sizle gezmis gibiyim bu kadar guzelmi anlatilir gorulmeye deger bir yer eline kalemine saglik sen yazmaya devam et👏👏👏👏👌👌

Comments are closed.